Bir Maddi İstismar Öyküsü
İsmim Nergis. Narcissus’un mitolojideki hikayesinde kendi görüntüsüne aşık olup suya düştüğü yerde biten çiçeğin ismi.
Benim hikayemdeki narsistle gerçek bir karşılaşma yaşayana dek; bana sosyal medyadan ara sıra mesaj atan, yüz vermediğim, ilgimi çekmeyen sıradan bir erkekti benim için. Yaklaşık iki yıl kendisini hiç görmedim ve hatta bir keresinde sabahın 5 inde mesaj attığı için engelledim onu. Bir gün bir dost meclisinde karşılaştık. Kibar, beyefendi ve saygılıydı. O kalabalık mecliste karşılıklı hiç konuşmadan gördük birbirimizi.
Sonrası malum... Özelden mesajlar, küçük küçük iltifatlar, sürekli ensemde bir çift göz, kahramanlıklar, şiirler, sevgi sözleri…

Bir gece benden yüklü bir miktar para istedi. Faizcilerin eline düşmüş, aylık maaşının neredeyse iki katını faize veriyormuş. Sertçe geri çevirdim "ne münasebet" dedim fakat pes etmedi. Ve kendimi kuzu kuzu zarfı ona verirken buldum. Transa geçmiştim. Zarfı alırken “sen çok safsın” dedi bana.
Oysa sağlam bir protokol yapmış ve aylık geri ödemeye bağlamıştım aslında. Hep nazikti bu süreçte. Bana söylediğine göre beni tanıyana kadar berbat bir hayatı olmuş, benimle kendini yeniden bulmuştu.
Sevgimden emin olduktan sonra ufak ufak gariplikleri başladı. İnceden inceye eleştirmeler. Maddi taleplerini arttırmalar…
Ona hayran olan veya dikkatle bakan kadınları anlatmaya bayılıyordu. Bunu asla istemediğimi söylememe ve söz vermesine rağmen... Beni sürekli bir yarışın içine çekiyordu adeta ve ben o kadar çok kadın arasında kendimi seçilmiş hissediyordum.
Geçmişinde de aynı anda dört beş kızla flört etmesiyle övünürdü. Benimle durulduğunu, her şeyi olduğumu, kimseye bakmadığını anlatır dururdu.
Bundan o zamanlar gurur duyardım. O beni pohpohlayıp, tatlı sözler söyleyince bende onu mutlu etmek için hediyeler yollardım ve hayatın her alanında ona destek olurdum. Bir yurtdışı seyehatimden dönerken yine oğluna ve kendisine çeşitli hediyeler almıştım. Döndüğümde çok güzel bir hafta geçirdik.
Ertesi hafta boydan boya eski sevgilisine hitaben ona duyduğu özlemi ve ne kadar yalnız olduğunu anlatan bir şiir yazıp sosyal medyasında paylaştığını fark ettim. Oysaki bütün hafta birlikteydik. Aynı anda bana sevgi sözleri söylerken, sosyal medyasından ona göndermeler yapıyordu.
Bunlarda asla merhamet yok. Her şey kendilerine dönük.
Sosyal medyada yaptıkları bu kadarla da sınırlı değildi. Sürekli kızları ekliyor, onlara özelden mesaj atıyor, bu yolla ilgi toplamaya çalışıyordu. Bana sürekli, "seni nasıl aldatırım, vicdanen de olmaz!" derdi ve geriye dönüp baktığımda sürekli yapmış. Aynı anda kaç kişiymişiz meğer.
Hayatına giren onca kadından hiç birini mi sevmedin diye sorduğumda... Yok derdi sadece haz duyduğunu söylerdi.
Kendisi bu kadar çok kadına aşık rolü yaparken onlar da yüreğini, hayatını ve hayallerini açıyor bu erkeğe... Hiç bir iz bırakmadan geçiyorlar kadınlar hayatından. Korkunç bir kara delik. Bıkmadan usanmadan herkesle türlü yalanlarla oynayan, takındığı maskeleri sürekli taşımaktan yorulmayan kronik bir yalancı… Gömleklerinin yakalarının kol manşetlerine kadar adını soyadını yazdıran bir gösteriş meraklısı…
Kendisi bu kadar çok kadına aşık rolü yaparken onlar da yüreğini, hayatını ve hayallerini açıyor bu erkeğe... Hiç bir iz bırakmadan geçiyorlar kadınlar hayatından. Korkunç bir kara delik. Bıkmadan usanmadan herkesle türlü yalanlarla oynayan, takındığı maskeleri sürekli taşımaktan yorulmayan kronik bir yalancı… Gömleklerinin yakalarının kol manşetlerine kadar adını soyadını yazdıran bir gösteriş meraklısı…
Bu adam toplumda da tanınan ve öyle çok sevilen biri ki anlatamam. Nasıl sevimli, sıcakkanlı ve herkesçe kabul gören biri... Oysa arka bahçesinde neler yok. Övünerek cinsel eğilimlerinde her türlü fanteziye açık olduğunu, geçmişindeki sapkın ilişkileri anlatırdı bana. Tabi beni tanıyana kadar! Sonra durulmuş. Bugün geriye baktığımda keyfinden asla taviz vermediğini ve o an canı ne istiyorsa onu yaşadığını biliyorum.
Bir gece mesajlaşırken bana "Beni hayatının merkezine koyma!" dedi. Oysa asla sıkan, arayan, mesaja boğan biri değildim. Kaçan ben kovalayan oydu daima. Sonrasında günler süren sessizlik sürecinin ardından, seçimden birgün önce tanımadığım bir numara aradı. Baktım o. Kapattım tekrar aradı... Kendisi bir siyasi partide aktif rol alan bir kişi. Günlerdir ortada olmayan adam seçim öncesinde partisine oy istemek için deli gibi beni arıyordu. Tabii ki oyumu onun partisine vermedim.
Gereksiz yere pek çok yalan söylerdi. Arabadayım der, bir bakarım iş yerinde masada oturuyor. Sürekli tartışma ve ayrılıklar yaşıyorduk. Benden tuhaf talepleri de oluyordu. Örneğin bir gün derhal whatsapp profil resmimi değişmemi istedi benden. Beni temsil etmiyormuş.
İlişkimiz boyunca benden maddi talepleri hiç bir zaman bitmiyordu ve zaman içinde bunları hak görmeye başladı. Her işinde benden para isterdi. Karşılığında teşekkür etmediği yüklü miktarlar alırdı. Sözde borç! olarak.
Gördüğü onca güzelliğe karşılık doğum günümü kutlamaz, ufacık bir hediyeyle gönlümü almazdı.
Hayatından çıkıp gitmeme de izin vermiyordu. Ben büyük ve önemli bir avdım onun için. Sürekli maddi, manevi destekleyen bir kadın. “Senden güç alıyorum” derdi. Onunla ilk tanıştığımız zaman bitik bir kişiyken benden aldığı desteklerle kısa sürede çok iyi bir konuma geldi ve güçlendi. Şimdi daha kolay avlayıp can yakacaktır eminim.
Başından beri planlayarak, hedefleyerek gelmiş bana. Sevgiymiş, aşkmış içinde bu duygularla yer yoktu. Ancak herkes onu sevsin, ilgi göstersin, değer versin diye sürekli mücadele halindeydi. Sosyal medya geniş bir av sahasıydı onun için. Ne kadar çok insan onu takip eder, ne kadar çok beğeni alırsa o kadar mutluydu. Bunlar üzerinden kendini ispat etmeye çalışırdı. Bu konuda bu kadar efor sarf etmekten nasıl yorulmuyordu bilmiyorum fakat sürekli başı ağrırdı, gerilim tipi ağrı. Her gün antidepresan kullanırdı bunun için.
Burayı aylardır takip ediyorum. Daha önce de pek çok makale ve blog takip ettim ancak burada kendimi buldum adeta. Sizi okuduktan sonra fark ettim ki uzaktayken daha yakındı daima. Telefonla konuşurken veya yazarken. Ancak yanına gittiğimde bir şeylerin eksikliğini hissediyordum. Ah ne kadar taviz verdim..Şimdi bakıyorum da ufacık bir şey yapmadı.. Hep aldı ve hep istismara uğradım.
Her seferinde ilk zamanlardaki gibi gözümü boyar sonra yine gel gitli haline dönerdi. Onu ne zaman bırakmaya çalışsam “Karanlıktayım,dibe çöküyorum, ölüyorum” gibi cümleler kurardı Ne yapacağımı bilemezdim. Sonra bir bakardım bana bu mesajları attığı anlarda ya bir düğünde, ya ağzı kulaklarında fotoğraf paylaşmış...
Zaman ilerledikçe ben ve o ikimiz beraber aslında onu sevdiğimizi anlamaya başladım. Kendisi sorumluluk almak bir yana, beni ufacık çaptan düşmüş görse, hemen kendi hayatına dalardı. Senin derdin var, hastasın bunlar hiç umurunda olmazdı. Beni ne zaman bir sıkıntım olsa senin umurunda olmuyor. Hiç mi benim bir derdimi dert etmiyorsun? diye sorduğumda "Sana babam öldüğü gün ne yaptığımı anlattım mı?" dedi pişkin pişkin. İnternetten tanıştığı bir kadınla sabaha kadar sevişmiş. Hiç bir şey olmamış gibi... Daha babası mezara bile girmemişken... Kendi derdini(!) bile bu kadar umursayan bir adamın size merhamet etmesini beklememek gerek.
Yaklaşık bir yıl karmakarışık duygular içinde geçirdim. Sonunda aklım başıma gelmişti fakat adeta hücrelerime girmişti. Onsuz hayat çok tatsız tuzsuz geliyordu. Egoist, kendiyle dolup taşan bu adamda şeytan tüyü vardı sanki. Ruhumu yaralıyor, benliğimi ikiye bölüyordu. Kendimi tanıyamıyordum. Biliyorum yalan söylüyor, manipüle ediyor, asla sevmeyi bilmiyor yine de vazgeçemiyordum. Sadık bir aşığı oynar, sonra maddi talepte bulunur, alacağını alır; sonra uzaklaşır ve beni diğer kadınlar üzerinden çıldırtırdı. Bu döngü hiç şaşmaz şekilde devam ediyordu...
Yaklaşık bir yıl karmakarışık duygular içinde geçirdim. Sonunda aklım başıma gelmişti fakat adeta hücrelerime girmişti. Onsuz hayat çok tatsız tuzsuz geliyordu. Egoist, kendiyle dolup taşan bu adamda şeytan tüyü vardı sanki. Ruhumu yaralıyor, benliğimi ikiye bölüyordu. Kendimi tanıyamıyordum. Biliyorum yalan söylüyor, manipüle ediyor, asla sevmeyi bilmiyor yine de vazgeçemiyordum. Sadık bir aşığı oynar, sonra maddi talepte bulunur, alacağını alır; sonra uzaklaşır ve beni diğer kadınlar üzerinden çıldırtırdı. Bu döngü hiç şaşmaz şekilde devam ediyordu...
Şimdi düşündüğümde ben bunu nasıl yaptım kendime diyorum? Bu nasıl bir karanlık kuyuydu ki içine düştüm? Empati duyguları katiyen yok... Ve kesinlikle çok yüzeyseller. Onlarla hiç bir konuda derinleşmek mümkün değil. Bir narsistle karşılaşanlara tavsiyem bu insan toplumda ne kadar itibar görse de sizin onu kendi gözlemlerinizle objektif bir şekilde değerlendirmenizdir. Geçmişiyle ilgili size anlattıklarını iyi dinleyin. Bir insan geçmişindeki herkes hakkında kötü konuşuyor, sadece sizi yüceltiyorsa bu ciddi bir işarettir. Bu işaretleri göz ardı etmeyin ve maddi manevi hiç kimseye kendinizi kullandırmayın. Hiç kimsenin sizin üstünüze basarak yükselmesine izin vermeyin.
SONRAKİ HİKAYE
SONRAKİ HİKAYE
Sanki benim kocamı betimlemişsiniz. Aşırı sevgi bombardımanı ile başlayan bir ilişki, yalan söyleme, ailesi dahil geçmişindeki herkes hakkında çok kötü konuşma, sürekli sosyal medyadan dikkat çekme çabası, erotik fotoğraflar koyma, geçmişindeki tüm kadınları intihara götürmek, her daim içinde bir boşluk hissi ve aşırı mutsuzluk, düzensiz uyku, insanların içinde köpeğinim ben senin deyip ilişki içerisinde yapayalnız bırakma, hiç bir problemde yanında yer almama; hastalanınca bakmama, aile bireylerine bir şey olduğunda küslük çıkarma, eve sürekli hacizler gelmesi, sürekli kendine bir şeyler aldırmak, borçlarını ödetmek, facebook üzerinden önüne gelen yaşlı genç, güzel çirkin her kadını ekleyip flört etme, karşı cinse dair hiç bir skalasının olmaması önüne gelenle yatma, grup seks yapma hatta hem cinslerinden hoşlanma (sosyal medya hesaplarından gördüğüm), her türlü sapkınlık, aşırı yemek yeme hali, sensiz ölürüm intihar ederim deyip ailesine o kadar beni sıktı ki intiharı düşündüm deme, evde huzursuzluk çıkarıp iş yerinde ve ortak tanıdıklara karım çok kıskanç kıskançlık kavgası ediyoruz diye yalan beyanlarda bulunma, kavga ettiğimiz an beni her yerden bloklayıp eski sevgilileri ile iletişime geçme, sürekli avcı gibi geçmişindeki insanları ve yeni kurbanları stalklama, ortadan kaybolma, cezalandırma, pazara bile aşırı şık gidip dikkat çekmeye çalışma, herkesin içinde protokolde bile seviyesizce bağırma kavga etme, sokakta ayılma bayılma hareketleri, kıskançlık krizleri, herkesle iletişimimi kesme, en olmadık yerde kriz çıkarma, kapris yapma, her ayrılmak istediğimde şiddet uygulama, sürekli haklı olma vs sanırım ben de yazacağım yaz yaz bitmiyor çünkü yaşadığım bu işkence.
YanıtlaSilLütfen yaşayan herkes yazsın.
YanıtlaSilBen de yazacam Bi toparlanabilsem
Bir erkek ve bir kadın; hayatıma girip hayatımı mahveden 2 kimse.
YanıtlaSilÖnce erkeği anlatmak istiyorum. Çok benzer bir şekilde yukarıda yazılanların çoğu benim de düşüncem sanki. (Yazının sahibine büyük geçmiş olsun)
Kendi bakış açısında arkadaşlıktan sevgililiğe dönüştürme çabasının hikayesi.
2011 Senesinde (13 yaşımdayım); bir yurtta karşılaşmıştım ilkin. Hiç bir şekilde arkadaşlığı kabul etmesemde (ki yaşça zaten benden büyüktü) bir şekilde yanındayken; konuşmalarında büyüleniyordum. Benden bir şeyler kopartmasına rağmen sanki hiç zarara uğramamış, çok iyi yapıyormuşum gibi hissederdim. Benden şahsi eşyalarımı ister ve sonrasında leş gibi kokmuş bir halde zar zor geri alabilirdim. Defalarca ''hayır vermek istemiyorum, şahsi eşyalarım bunlar benim, bana özel'' gibi şeyler söylemeyi haykırmak istesem de anlamaz saygı göstermezdi.
Zaten başka arkadaşları vardı, başka kimselerin yanında durduğundan sürekli ben rahattım. Hatta bir tane S.S. diye bir arkadaşı varmıştı, sarışın, sürekli benim yanıma gelir o sarışın arkadaşını bir türlü öve öve bitiremezdi. Alttan alttan sen iğrenç bir arkadaşsın, benim yüceliğimi haketmiyorsun gibi mesajlar veriyormuş demek. Şu an yazarken anladım, az önce farkına varamamıştım. Ardından defalarca yanıma gelip dururdu. Şu an farkettiğim yine ve söylemek istediğim : (Lan şişik kokarca! Madem övüp duruyordu S.S. yi gitsin S.S. nin yanına madem. Göbek mi varmış da benim yanıma geliyormuştu :D)
Bir iki ay kadar sonrasında S.S. ile küsmüş, arası bozulmuş (tabi SS de dayanamamıştır :D neyse) gelip sürekli bana S.S. la şöyle kavga ettik böyle bilmemnaptık şeklinde sızlar dururdu.
Eee ben de bir arkadaşımla yaşadığım ya sorunlarımdan ya da güzel şeylerden hadi olmadı; farklı birşeylerden felan bahsedeydim .... Yok !
Tek taraflı. Her seferinde sonuna kadar ben dinlemek zorundaydım. Aksi halde kabul değildi. Azcık yav azcık şöyle azıcık ben de anlatsaydım, ben de bahsetseydim bir şeylerden.
I' ıhh. Hep susan hep dinleyen taraf ben olacakmışımdı. Aksi halde zaten dinlemez idi. Ne kadar derdi sorunu varsa gelir sızlanır sonrasında tam ben de bir şeyler anlatacak olduğumda hoop bir işi çıkardı giderdi. Hoop bir işim çıktı deyip koştururdu. Sanki anasıyım, gelip bana dert yanıp sorunu hallolunca arkadaşlarıyla eğlenceye devam edecek koşturacak kıvama getirmek vazifemdi. (Şu andaki yazarken eş zamanlı söylemek istediğim: gitsin anasına ağlasın sızlansın, ben onun anası mıyım ebeveyni miyim ? Allah günah yazmasın demiycem günaha gireceğim belki bu yazdığımla ama aynı inek yavrusu gibiydi. Ama süt vermek yerine ekşi çürük ne kadar şey varsa içinden dışından bu akan bir inek yavrusu. Şişmanca biçimsiz şekilsiz birşeydi. :D Umarım Allah bana yaşattırdıklarından ötürü günah yazmamıştır. Bu yazdığımla bir nebze olsun mutlu oldum. Hayır bazı hayvanlar vardır, Allah bunları gülünsün diye yaratmış olabilir. Mirket mesela :D üff bilmiyorum günah olup olmadığını, umarım yazdıklarımı okuyan birisi bu kısımda bana bu konuda yardımcı olur da bu şekilde bu kısmı silebilirim.
Neyse pikniğe felan gidilmişti yurtça.Piknik yerinde nispet yapar gibi bana göstere göstere S.S. nin yanına gitmişti. Daha doğrusu S.S. ve arkadaşları. Şimdi daha net hatırlayabiliyorum ki S.S. ve arkadaşlarına yamakçı gibiymişti. :D sanırım yazdıkça ilüzyonu, gözümdeki perdeler ortadan kayboluyor. Sağolun be, Gerçekten kendime açılmış özel bir alan bulabildim, uzun zaman sonra kendimi bir yere ait hissediyorum. Ne kadar teşekkür etsem az gelir bu bloğu bizler için yapıp emek koyan bu bloğun sahibine, sahiplerine. Şu anda bu bloğun içerisine ışınlanıp belki burada kalmak burada yaşamak istiyorum :D ya :D ne saçmalıyorum ben ndndnd
SilSaat şu anda 22:13 lütfen bir lavaboya gidip geleyim hemen. Bekleyin lütfen beni, birkaç dk ya geliyorum ( umarım yazdıklarım da silinmez bir pürüz de çıkmaz da yazmaya devam edebilirim. )
Heh tamam geldim. Saat: 22:23 ohaa 9 dk dır lavabodaymışım, çok da bir şey yapmamıştım aslında neden bu kadar uzun sürdü ki anlayamadım. Uzun zamandır bu arada ben bu haldeyim sanırım; zihnimde çok yavaş ve sakinmişim gibi geliyor kendime ama zaman dışarıda çok hızlı akmakta. Ters algoritmalar halindeydim sanki. Zaman içerisinde zaman yerine zaman dışında zaman gibi. Kafayı mı sıyırdım acaba. Bilmiyorum. Nefes alışverişlerim yok denecek kadar hafif. Yaşayan bir ölüyüm tebrik ediyorum kendimi. Zombi olmuşum bile çoktan zombiye çevirmişler beni. Ama kurtulacağım, Tıpkı Sıcak Kalpler filmindeki gibi kurtulacağım bu blog sayesinde. İnanıyorum.
Devam edeyim sesli düşünüşlerimden sonra; mmm en son nerede kalmıştım acaba ... heh tamam hatırladım; yamakçı, yamakçı inek yavrısı.
Hatırladığım birşeyler; o zamanlarda bulunduğum şehirde daha doğrusu ilçede ciddi başarılara imza atmışım. Ha en iyi ve 1. değildim. İlde ilk 7 deydim. 400.000 Nüfuslu bir İlde. Artık kaç tane yaşıtım var idi bilmiyorum gerçekten. Bu başarımı sevinçlerimi paylaşabileceğim bir ailem hiç olmadı diyebilirim. Yaşıtlarımın farklı çeşitli alanlarda benden çok daha iyi olduğu kesindir. Herkes başarılı ve iyi olduğu alanda kendisini göstermek ister ya ben de göstermeyi çok istemiştim. Resmen şurada çocuk gibi seviniyorum. Hey Allahım ya. Neyse yazmaya devam edeyim; bu çok başarılı değildi. Piknikte beni başka yurtlara transfer (sanki futbol sezonu anlatıyorum :D) farkl okullardan da bizim okula geçebilir mi diye teklif gelmiş. Piknikte de beni görmeye gelmişler. Çağırdıklarında bu hemen göz kulak kesilmişti; S.S. nin yanından birden hhop cup damlamıştı ve bana bir ton (ağırlığı ölçmedim, lafın gelişi) soru sormuş, soru yağmuruna tutmuştu. (İç sesim: lan ben bile bilmiyorum, kimlerdir nelerdir çağırmışlar gidiyorum işte sal beni gideyim hem senin S.S. n bekler, sanane ! '' demek içimde kalmış ) (ıyyyk, resmen kolumdan tutup soru yağmuruna tutmuştu); gelenler kimdi, neden gelmişler, niye ...., seni neden soruyorlar, beğenmişler mi, ya da bir sorun mu var falan filan daha bir sürü ..... ( içimde kalan haykırmak istediğim iç sesim: Sanane lan Sanane ! Saanaaaneee ! anam mısın babam mısın, velim misin, arkadaşım mısın ? Sanane ! Allahın ineği sanane ! git S.S. nin yanına bak işine ! Sanane ! )
Sonrasında bir şekilde kurtulmayı başarmıştım. Beyazımsı bir şapka takarak futbol oynama çabasına doğru yola koyulmuş idi.
Keşke başarım İl'de yaklaşık ilk 7 değil de ortalama bir başarım olsaydı da bunların hiç birisini yaşamasaydım. Keşke yaşamasaydım. Ne bu başarımın ne değerim hiç bir şeyim, ne kalite farkı de sevgiyi anlayabiliyorum. Mutluluğum felan alındı. Posa gibiyim. Posam çıkmış veya direkt posayım heralde. Bataryam pilim sürekli uyarı vermekte. Çoğu zaman Şarjdayken şarjım bitmekte adeta. İstemezdim bunların hiçbirisini yaşamayı. Allah düşmana bile vermesin. Bu derece illet birşey.
Keşke başarım İl'de yaklaşık ilk 7 değil de ortalama bir başarım olsaydı da bunların hiç birisini yaşamasaydım. Keşke yaşamasaydım. Ne bu başarımın, ne şimdiye kadarki başarılarım, ne değerim hiç bir şeyim, ne kalite farkı ne de sevgiyi anlayabiliyorum. Mutluluğum felan alındı. Posa gibiyim. Posam çıkmış veya direkt posayım heralde. Bataryam pilim sürekli uyarı vermekte. Çoğu zaman Şarjdayken şarjım bitmekte adeta. İstemezdim bunların hiçbirisini yaşamayı. Allah düşmana bile vermesin. Bu derece illet birşey.
Sil!Kardeşlerim, ablalarım düşünsenize sizin milyonlarca liralık mal varlığınız var veya sanat alanında veya farklı branşlarda çok başarılısınız. Belki dünyaca ünlü bir Prof. sunuz. Ama böyle bir şeye bir maruz kalınılıyor .... bittiiii. Haydi geçmiş olsuuun. Allah kabul etsiiin.... Ne değer kaldı ne enerji, ne sevgi ne de güzel bir his. :(
Çökmüş bir posa. Herkes ne yaşadığınızı anlamaya çalışıyor ama anlayamıyor, dışarıdan herkes yine nelere nelere sahip diye bakıyor belki yine lakin ne kadar acı çekildiğinin kimse farkında bile değil. Anlayamazlar. Anlayamazlar !!
Nasrettin Hocanın Damdan düşmesi misali, ancak yaşayan, maruz kalanlar anlarlar anlayabilirler. Damdan düşmeyen ne anlasın. Damdan düşenin halinden Seksekte eğlenirken dengesini kaybetmiş olanlar da anlamaz. Ablacım; abicim; birisinde en fazla 40 cm yükseklikten el sürtünmesi, belki dizde ufak bir sızı, sıyrık. Başka damdan düşen yoksa elbetteki en çok Seksekte dizini yere çarpmış kimse anlar ama yeterli değil, kafi gelmez. Gelemez.
Ya çok uykum geldi yarın sabah devam edeyim yazmaya. İyi geceler herkese. Çok teşekkür ediyorum.
Merhabaa; yine ben. Günaydın herkese.
Sil(Düşüncelerim: Ben emin miyim ya narsistik istismara maruz kaldığıma ? Evet evet eminim. Eğer öyle olmasaydı kendimden deli gibi şüphe eder bir halde, diken üstünde ve sürekli tedirgin hissetmezdim kendimi. Yukarıda yazılanlara göre, belirtilere göre, kaynaklara göre narsistik istismar maduruyum. Hem de öyle böyle değil.)
Dün gece Nasrettin Hocanın misalinden önce dediklerimden devam etmek istiyorum; yani örneklere devam etmek istiyorum; tam tersi de olabilir. Dünyaca ünlü olmaya gerek yok, çok sade şirin bir hayat yaşanılıyor da olabilir; maddi olarak zengin olunmayabilinir. Her ne koşulsa farketmez; empatisi gayet yerinde kalbi olan; sevgi hisseden (yani gerçek değer sahibi) İnsansanız eğer ruh hastalarının, ilüzyonlu puslu bıçakların tehlikesindesiniz demektir. Sevgim ne kadar yoğunsa yani bu kadar pusuya yatmış vahşi hayvan beni bekliyor demekmiş.
Tek gerçek değerin aslında ne olursa olsun yine Sevgi ( Gerçek Sevgiyi hissetmek ) olduğu bu şekilde de defalarca kanıtlanmakta.
Bu halde Sevgimi böyle kimselerle harcamak yerine kendime yönelteceğime şu anımdan itibaren söz veriyorum. Kendime geldikten sonra sevgimi haketmeyenlere değil, gerçek insanlara yönelteceğim. Şu sıralar herkese temkinli, olağanüstü mesafeli bir tutum sergilediğim gerçek. Herkesi her şeyi (neredeyse) tekrar tekrar tarıyorum.
Konuyu biraz dağıttım sanırım özür dilerim.
Aradan zaman geçmişti. Hatırlamıyorum o gün orada neler yaşadığımı. (Meğer gözü hep üzerimde olmaya başlamış o gün itibariyle.) Çok sevgiğim birisinin bana hediye ettiği bir telefon vardı. Daha yenice çıkan telefonlardan en son model. Ki o zamanlarda daha Nokia 6300 henüz çıkmamıştı.
Sil6230i. Evet Nokia 6230i markalı cep telefonu bir de o zamanki fiyatıyla 500 küsür TL idi. Bir hayli değerli ve servetti yani.
[Bu telefona çok sevinmiştim, çok çok teşekkür edeceğim zamanda oğlu gelip bir ton car car konuşmuştu telefonun özelliklerini saymaya felan çalışmıştı. Sanki kendisi almış gibi göstermişti telefonu. (iç sesin şu anki sanane sanane sen mi aldın telefonu ? ha ! sanane ! ) (sanki kendisi almış be telefonu) Bıraksın da Çok Sevdiğim o kimse söylesin özelliklerini değil mi ? Ama nerdee ....
(telefonun özelliklerini sayarak kendi çapında eğleniyordu sanırım Allahın materyalisti, Allahın ayrıntıcısı) bu olay antiparantez kalsın] yurtta dersteken, telefonumu sanki kendi malıymış gibi kullanıp dururdu. Kendisinin özel bir izni varmış gibi sürekli ama sürekli alıp oynayıp dururdu. (içimde kalanlar: Ya bıraksana senin telefonun mu sen kimsin !) laftan da anlamıyordu. tam bir şey söyleyecek olduğumda sözümü keser dururdu. güler eğlenirdi. Bense tarif edilemez duygular hissetmeye başlamıştım. Ama bir türlü kızamıyordum. Sanki bu telefon aslında benim değil de sanki buna aitmiş gibi bir algı yanılsaması içerisindeydim. Sürekli bu şekilde bir hava sergilediğinden olsa gerek belli süre sonra böyle bir izlenime kapılmış olmalıyım.
Ya Hoca kızacak, versene telefonumu şeklinde uyarımı gözardı etmişti ve işte olanlar olmuştu; ortak derste görevli hoca telefonumu acımasızca pencereden 4. kattan aşağıya fırlatmıştı.
Benden bir özür dilemesini beklemiştim. Telafi etmesini ....
Ama nerdee .... Değil bir özür dilemek bu olayda bile kahkaha atıp gülüp eğlenmişti. Herkes buna tip tip bakıyor, benimse başımdan aşağıya kaynar sular dökülüyordu sanki.
Ders bitmesi müddeti boyunca tedirgin bir halde, umarım umarım diye dualar ediyordum. Paramparça bir halde hayal ediyordum. Aşağısının çoğu betondu çünki. Küçük bir ihtimal toprağa, çimenlere gelmiş olma ihtimali vardı.
Ders biter bitmez koşturmuştum aşağıya ve telefonumun parçalarını aşağıdan bir bir kendim toplamak zorunda kalmıştım.
Şansıma önce toprak yere gelmiş sonrasında betona sekmiş. Bir köşesi çok kötü yıpranıp boyaları çizilmişti. Sinirimi öfkemi yutup Allahtan betona gelmemiş diye düşünmeye kendimi zorlamıştım. Nefret ediyordum artık emindim. Yüzünü bile görmek istemiyordum. Aynı yerde kalmaya mecbur olduğumdan ötürü katlanmak zorundaydım, yine yanıma gelecekti biliyordum. Çaresizce ne yapacağımı düşünmekteydim.
Şu an yazarken gözlerimden yaşlar süzülüyor, eş zamanlı bir şekilde ki şu anda yanımda olsa derhal aldığım, ulaştığım elime geçen ilk sopayla o gülüp eğlendiği çenesini sonrasında da ellerini un ufak ederdim.
O olayda nasıl haklı çıkmıştı, yüzünde 1 gram pişmanlık azıcık ya azıcık olsun insaniyet, merhamet beklemiştim. Çok yanlış kişiden çok yanlış şeyler beklemişim meğer. 2011 senesinde bu bilgilere ulaşmayı dilerdim ya neyse, kısmetim bu güneymiş. Geç olsun da güç olmasın.
Yemekhanedeyken yanına çağırmıştı. Kavun ikramı gibi bir şey vardı. Gitmek istememiştim ilk başta sonrasında baktım ki başka boş masa yok gibiydi mecbur kavun yemek istiyorsam oraya gidip yanına oturacağım. Yanına oturduğumda şakalaşmaya ve bana takılmaya başlamıştı. Belki mevzuyu açar özür diler diye beklememe rağmen sanırım çoktan unutmuş, hiç umrunda bile olmamış hatta zarara uğradım diye hoşuna gitmiş eğlenmiş meğer.
SilBelli bir süre sonra ben de dur yapma derken bir şekilde gülüp eğlenirken bulmuştum kendimi. Nasıl tekrardan böyle bir kıvama beni getirdiğini anlayamıyorum hiç bir şekilde anlam veremiyorum. Hala daha anlayamıyorum. Allahım nasıl bir ilüzyonun içerisindeymişim meğer. Sonrasında son bir kavun kalmıştı; benim hakkım idi. Ağzı doluydu çünki. Çatalımı uzatırken birden saldırmıştı. Benden önce alınca ben de kavuna odaklamış olduğum çatalımı kavunu takip eder bir halde uzatıyordum. Bu esnada hızlıca ağzına götürüyor olduğu için; çatalımı yüzüne batırmıştım. Görünce Reflexle geri çekmeye çalıştığımdan saplanmamıştı tabiki de. Dokunmuştu sadece. ''Sevilen Kedinin hafif ısırığı gibi a' yaptırıp bırakması gibi idi'' .
Ama keşke, keşke ama keşke sonuna kadar saplasaydım. Keşke yanağından girip diğer tarafından felan çıksaydı o çatal da beni suçlamaları hakettiği yeri bulsaydı. Sanki çatal tamamen saplanmış, ortalık kan gölüne dönmüş gibi ne kadar çok malzeme yapıp kendisine yalvarttırmıştı, suçlanmıştım.
Özür dilerim o kavun benim hakkım değildi. İlkin de oraya gelmeden direkt çıkıp gidicektim ben aslında. Hiç masaya felan otumayacaktım. Kusra bakılmasın. (Yok ben oturmayacağım demediğim için çağrıldığımda yok ben gelmeyeceğim ve ''hayır'' demeyi bilmediğim için, hayır diyemediğim için de başıma böyle iğrenç bir olay gelmişti. (Hay kavunun daaa o masaya oturanın daaa ... ikramın daa etkinliğin dee tamamının kayışı cehennem dağına ! )
İşte yaz geliyordu ve nihayet mezun olup gitmişti. Kurtulmuştum.
7. sınıftayken okul başarım da ciddi anlamda düşmüştü. Senenin başında 500 Üzerinden (SBS vardı o zamanlar, 480 civarındayken 420 lere kadar düşmüş idim.) 1. dönemin sonundan bil itibaren okula hiç gitmemeye başlamıştım. 2. Dönemde yaklaşık 1 ay boyunca okula gelmediğimi 1 ay sonunda beni görenler; ayrılıp başka okula geçti herhalde diye düşünmüşler. Bu şekilde zannetmişler. (Sağlıklı bir şekilde düşünüp karar veremez, her şeyi buna danışıp bu şekilde karar almak, bu ne derse o haline düşmüş idim.) Bu süreç bana da eğlenceliymiş gibi gelmeye başlıyordu, sanki çok iyi şeyler yapıyormuşum gibi zannediyordum, bir büyünün içerisinde kapılmış gidiyordum adeta. Şu an hala daha kızamıyorum. Allahım algılarımla oynanmış. Neler kaybettiğimin farkında bile değilim. Geçen sürede neler kaybediyorum hiçbirisinin de farkında bile değilim.
8. sınıfa geçmiştim. Evet, artık kurtulmuş idim. Mezun olup defolup gitmişti. Konuştuğum arkadaşlarımdan hiç kimse yanımda kalmamıştı, gözümü bir açmıştım bir uyandım ve bir de bakmıştım ki yapayalnızdım. Şu anda bunları yazarken gözlerini üzerimde hissediyorum, sanki dudakları büzük bir şekilde sol tarafımdan gözleri kara delik misali hipnotize edercesine dönerek bana bakıyor sanki.
Upss; bahsetmeyi atladığım bir şey vardı. Bir bilgi yarışması.
SilMescitte bilgi yarışması mı olur abi ya.... Farklı bir ilçeye ya da farklı bir İl e gitmiş idik. Hatırlayamıyorum. Ben 6. sınıfları temsilen katılmıştım. 7. sınıfları temsilen de çok sevdiğim bir arkadaşım F.B. katılmış idi. 8. sınıfları temsilen de tahmin ediniz bakalım kim katılmış idi. Şaka gibi ya, yine yan yana gelmiş idik, böyle ''pis pis'' sırıtmaya yaklaşık bir biçimde bir sırıtışla, kendisine son derece güven duyan bakışlarla afedersiniz keşiksiz bir gülümsemeyle tabiki de. Ben nasıl oluyor da buna muhtaç, bağlı bir hale gelebiliyordum. Nefret ediyordum ondan, diğer bir yandan da her hesabını soracağım vakit yanına gittiğimde bir şekilde zihnim şaşırıyor bana oynadığı oyunlarla, konuşmalarıyla yine sarpa sarıyordum. Neyse Bilgi yarışmasında temsil ettiğimiz kurum, 8. sınıflardan gerçekten bunu nasıl nerden tutup da oraya koymuştu anlayamıyorum. Bizim kurum 6. ve 7. sınıflarda ciddi başarılıyken 8. sınıflarda durum farklıydı.
6. Sınıf ı ilgilendiren sorularda (ya 4 ya 5 soru çıkmış idi) gayet güzel bir performans sergileyip hepsini doğru yanıtlamış idim. Elimden gelenin en iyisini yapıp tam performans modundaydım.
Diğer sorular hakkında çok bir bilgim yok idi. Ufak tefek tahminlerim var idi. Konuları daha görmemiştim nerden bileydim, nerden bilebilirdim ki .... Tam köşeme çekilip kendi vazifemi, üstüme düşeni gayet başarıyla tamamladım diyerek şööyle bir dinlenmeye geçip şööyle bir rahat nefes alıp vermeye başlayacaktım ki, daha keyiflenemeden, başarımın mutluluğumu yaşayamadan beni bir şekilde suçlayıp; olağanüstü bir halde kendi kısmına zorlamıştı. Bir de bilebilecek misin bakalım gibisinden bir şeyler söyleyip nispet yapmıştı. iğrenç bir aşağılık hissiyatı hissetmiştim. Kendimi son derece kaygı içerisinde, acaba ya cevaplayamazsam ya bilemezsem gibi bir duygu içerisinde bulmuştum kendimi. Rezil olurum, dünyam kararır gibi hissiyatlara doğru götürtmüştü beni. Beni öyle gördükçe kendisi keşiksiz keşiksiz sırıtıp eğlenirdi ama.
Bu kabus gibi yaşananlar bittikten sonrasında 8. sınıfımda puanımı, kendimi sene sonuna kadar toparlamayı başarmıştım. Yaklaşık 467 puana kadar çıkabilmiştim. Mezuniyetimize az kalmıştı. Bir gün dışarıda bir araba yoluyla tren yolu kesişim noktasında yine bununla karşılaşmıştım. Motora biniyordu. Hemen kenara çekilip beni farketmeden çekip gitmesi için uğraşmama rağmen; illaki farkedip yanıma gelmişti. Ooo hiç de görmüyosun bizi aa...dim. Heh heh, ne var ne yok, napıyosun deyip, iyi işte benim işim var sonra konuşuruz yapmıştım ki bunu yaptığıma beni pişman etmişti. Daha çok yanıma yaklaşıp, dur ya iki konuşam felan yapmıştı. Sonra bir başlamıştı bir türlü susmak nedir bilmiyordu. (İç sesim; la bi sus artık veya git derdini farklı birisine anlat veya git psikoloğa sanane benim naptığımdan, şu zaman kadar bana kaybettirdiklerin yetmezmiş gibi benden daha bir sürü şey mi kopartılacak, hayatım mı isteniyor, sal beni, işine bak işine, işine git hadi) İyice süzüyordu beni. İyice süzdükten sonra;
Silbeni' diyebilmiştim. ''benim işim var gitmem lazım'' diyecektim ki; beni' kısmında birden atlayıp; sesim kesilmişti ki; benim işim var, sonra görüşürüz tamam mı yapıp gitmişti yanımdan.
Bir şok yaşamıştım, benim söyleyeceğimi bana söyledi, lafım tıkıldı, sesim kesildi resmen ama neyse kurtuldum, kendimi sakinleştirmeye çalışırken bulmuş, umarım bir daha karşılaşmam diye düşünmeye de kendimi zorlamıştım.
O gün bir şekilde geçmişti; sonrasında aradan 4 sene geçmişti.
ŞAKA GİBİ ! 4 Sene sonra tekrardan bir şekilde hayatıma dahil ! Hayatımı mahvetmek için yemin etmiş sanki !
şu anda yazarken dişlerimi ve yumruğumu öyle bir sıkıyorum ki eş zamanlı dişlerimi kıracağım neredeyse.
Daha da şişmanlamış ve kilo almış, boyuysa hemen hemen aynı gibiydi, lakin bu sefer benim boyum uzamıştı. Hemen hemen yakındı boylarımız. Bu sefer eski küçücük tıfıl ben yoktum karşısında, bebek değildim artık, çocuk değildim artık; belki de bedelini acayip ödetmek intikam almak da istemiştim, bana çektirdiği acıların hesabını da daha verecekti. Bu süreye kadar hiç kimseye bu ruhsuz yaratığın yaptıklarını, bana yaşattırdıklarını anlatmamıştım. Demek anlatmam gerekiyormuş.
Benimle karşılaşır karşılaşmaz nasıl başardı bilmiyorum ama benim gözüm yine kör, yine ilüzyondayım, yine sisler içerisindeydim. 2016 Senesindeyim. Yaz civarları. Kendi yaptıklarından bahsedip duruyordu, tam ben de anlatacağım sırada yine dinlemiyor, lafımı bölüp benim anlattığım şeyleri ezip aşağılayıp kendisininkileri çok daha yüksek bir şekilde gösteriyor idi. Belli bir süre sonra yaklaşık 350 puanın 450 puandan çok daha iyi olduğuna, 350 sayısının 450 sayısından daha büyük bir sayı olduğuna inandırmıştı. İsmi duyulmamış bir kurumun, Türkiye genelinde Markalaşmış bir kurumdan çok daha iyi olduğuna da beni inandırmıştı. Şu an farkediyorum yine; ilk kez anlatışım bu bloğa çok eşekkür ediyorum tekrar tekrar, Leyla olmuşum meğer de haberim yokmuş. 350 sayısı 450 den daha yüksek arkadaşlar. İnanmayan eğer çıkarsa söylesin, ismi adresi felan söyleyeyim, tanışmak isteyen; 450 nin 350 den daha yüksek bir sayı olduğunu kabullendirmek steyenler olabilir belki. Bilmiyorum.
O gün bir şekilde geçmişti; sonrasında aradan 4 sene geçmişti.
SilŞAKA GİBİ ! 4 Sene sonra tekrardan bir şekilde hayatıma dahil ! Hayatımı mahvetmek için yemin etmiş sanki !
İşte 2016 Senesindeyim. Mezun olmuşum, sınava girip çıkmışım. Daha doğrusu savaştan çıkmışım, 2016 senesinde bir ara tatilde bununla tekrardan bir şekilde karşılaşmış idik. Benim bir arkadaşım daha vardı yanımda. Sümsük sümsük sırıtışı aklıma geliyor, hatta aklımdan çıkmıyor. Tekrar ele geçirilmişim ki savaştan çıktığımı anlamıştım. Ohh demiştim bu sefer kurtuldum sanırım. Benden uzak durulsun. 2. Basamaktan (LYS) sonra bir şekilde nasıl olmuştu anlayamadım ama tekrardan hayatıma dahil olmuş, nerede karşılaşmış idik, ne şekilde tekrardan hayatıma girmişti. Hiç bir şekilde anlayamıyorum. Üniversiteye başlayana kadarki geçecek olan yaz tatilimde yaklaşık 2 ayı bununla birlikte geçirmiştim. İzmitte bir yurtta kalıyordu ve kaldığı yurda beni davet etmişti. Yol boyunca da sanki o misafirperver değildi de ben bunu ağırlıyordum. Türlü konuşmalarıi hal ve hareketleri, davranışları tam kopuktu. Bazen yanımda durmasın diye etraftakileri farkedince birden tanımıyorum diyerek yanından uzaklaşmak istediğim defalarca an olmuştu. İzmitte Ali Kahya diye bir öğrenci yurdunda kalmıştık. Laptoptan Prison Break izleyip nescafe içmiş idik. Dehşet bir gürültü vardı yatakhanesinde ve camlar açıktı. Otobanın yanında bir yurttu. O yurtta ilk gece uyuyamamıştım. Ben uyuyamıyorum geri döneyim şeklinde bir şey söyleyecek olmuştum, bir türlü söyleyememiştim müsaade etmemişti zaten. Dert anlatıp durur ben de dinlerdim.
Sevgili blog. Çok teşekkür ederim, tekrar tekrar, iyi ki bu bloğu oluşturmuşsunuz. Sizi gönülden çok sevmeye başladım. Kendimi de daha çok sevmeye kendime değer vermeye başladım.
O Alikahya yurdunda hatıladığım su makinesi vardı. Çok güzeldi. Camdan bir su makinesi, böyle tam fresh hissetmelik. Tek güzel şey o fresh cam içerisindeki suydu.
Hala daha iğrenç muhabbetler konuşmalar zihnimde yankılanıyor.
Bozuk teyp gibi sürekli dönüp duruyor. Bir şekilde kurtulacaktım. Bir tane sarışın ve kel bir arkadaşı vardı. Lol diye bir oyun oynuyordu. Gold Eloymuş. Sürekli internet kafalere gidip Lol oynardı. Sen oynuyor musun diye sormuştu. İnşallah ilerde bir gün oynarız demiştim. Açıkçası hiç de istemiyordum, tırsmıştım da. Eeee kork kel ile körden boşa denmemiş. :D
*geçer sandımm geçmedii, yeter tanrımmm bitmediii ....
normalde çok güzel çok zevkli şeylerdir bunlar, kahve dizi felan. Ama ben bu güzel şeylerde bile ne kadar diken üstünde hissetmiştim. Tedirgindim çok ve hiç zevk almamıştım. Tamamiyle çok kötü hissetmiştim kendimi. Sürekli; dizi izleyelim anlaşmamızı son dakka iptal eder ve bekletirdi. Kaç saat beklediğimi bile hatırlıyorum.
+Hadi ama gel başlatıyorum.
- Tamam gelicem birazdan.
+ Kaç dk ya gelirsin.
-Gelirim bi 10 dk ya.
+ (Aradan 25 dk geçmiştir ve .... çağırmaya giderim ): hadi gelmiyor musun ?
- Sen bi 5 dk daha bekle geliyorum ben.
+ 5 DK BEKLERİM, BEKLEDİKTEN SONRA; MESAJ GELİR;
-SEN İZLE .....DİM BENİM İŞİM ÇIKTI. TAMAM SONRA İZLERİZ İNŞALLAH BERABER.
+ Ama söz vermiştin, hani birlikte izlicektik ?
- valla kusra bakma acil bi işim çıktı, arkadaşlar bir yere gideceklermiş, beni de davet ettiler. Ben gelirim akşama, tamam ?
+ iyi, tamam.
(şu anda bunları yazarken kendi içimdeki bebeğimi, o küskün yaralı, madur edilen bebeğimi görüyor gibiyim, ulaşmaya çalışıp kollarını sırtını sıvazlayacağım. )
Akşam: çoktan gelmiştir ve bana haber etmemiş. Aşağıda çiğköfte yapmaya başlayacaklarmış. Telefonla arayıp; bize adam lazım gibisinden bir şeyler söylemişti. Çiğköfte yapılcak veya dışarıdan marketten ayran alıncak gelincek veya yoğurt alıncak gelincek vs.
- ...... dimm benim; sen git bi yoğurt al da gel marketten. Bulabilir misin ..... Alıp gelebilir misin .....
+ Alırım abi.
- Tamam paran var mı
+ Var var, hem çiğköfte yapılcak ya ayranla benim de bir katkım olsun.
- Tamam .....dimm. Bizim şu arkadaş çok güzel çiğköfte yapar. Yoğurmaları felan, büyük çiğ köfte tepsisinde 2 arkadaş bir yoğurmaya giriyorlar, süper.
(+ Peki ya sen napıyorsun sen ne yapacaksın sana düşen görev ne ? diye soracak olduğumda bir türlü soramamıştım.) ( İçimde kalan soruydu. ) Şimdi anlıyorum ki ayran yapmak, yoğurt almak vazifesi zaten bununmuş kendi işini bana yaptıttırmış, yüce bir vazife adı altında göstettirmiş. Şovalye felan ilan edilseydim az kalırdı.
SilŞu an o kadar üzgünüm ki defalarca bir peçete gibi kullanlıp bir kenara fırlatıldığımı sindiremiyorum. Kabullenemiyorum. Ama acı gerçek bu şekilde ve kabullenmeliyim. Bu puslu sisli ilüzyondan uyanmalıyım. Kurtulmalıyım. Her ne kadar tekrar tekrar sanki konfor alanındaymışım gibi, sanki güvendeymişim gibi zannetsem de ....
Evet, tahmin edileceği de üzere çiğköfte yapılırken de sadece ama sadece konuşmuş idi. Sadece çene çalıp organizasyonu sanki kendisi yönetiyormuş gibi konuşup durmuştu fil yavrusu.
Arkadaşları bir bunun yüzüne bakıyorlardı, bir de benim yüzüme bakıyorlardı. Kim bilir hakkımda neler düşünülmüştür. Arkadaşları:
içlerinden La havle vela çekiyorlardı :D
Farkettiğim bir şey; benim pedere ne kadar da çok benziyordu. Sadece yaşları farklı. Birisi 53 yaşında, buysa 27 felan.
Merhabaa, günaydınn.
SilGeceleyin rüyamda gördüm, o kadar net bir rüyaydı ki bizzat yaşadım zannediyorum. Bir sürü emir felan yağdırmaya devam ediyordu. Bir masanın etrafındaydık. Beni ellemeye ve yaklaşmaya felan da çalışmıştı çaktırmadan. Etraftakiler tip tip bakıyorlardı yine. Kötü bir rüyaydı. Huhhhh ..... Şimdi biraz daha iyiyim sanırım.
En son çiğköfte den bahsediyordum. Arkadaşlarından birisi artık dayanamamıştı ve, geç lan ..... sen yoğur biraz da şunu demişti.
O kadar gülesim gelmişti ki. Ama gülememiştim. Hala daha ayıp olmasın diye bunu düşünüyordum ya .... inanamıyorum kendime şu an ....
Cehennemi görmedim ama çok kötü yaşanılan şeyler için kullanılan bir tabir vardır, cehehnnem gibi. Cehennem gibi geçen bir haftadan sonra nihayet eve geri dönüyor, oradan da öyle bir tipten de kurtuluyordum. Geri dönüşüm nasıldı, hiç ama hiç hatırlamıyorum. Olağanüstü yorgunluk, tükenmişlik hissettiğimi hatırlıyorum. Yorgunluktan bayılacak gibi olduğumu hatırlıyorum.
(Şu anda aklıma bir soru takıldı. Ya ben de narsistsem. Aslında uzun zamandır sürekli bu konu üzerinde düşünüyorum, sonrasında her seferinde yok değilmişim diyorum. Evet, evet hatırladım şimdi; yakın zamanda narsizm testi yapmıştım. Çok da sürmüştü. Ve durumum sonucum: maleesef sağlıklı narsizm seviyesinde değilim teste göre. Narsizim seviyem tam tersi, yüksek değil, düşükmüş benim. Yani Ekhoistmişim. Bayaa Narsizm seviyemi artırıp bencilleşmem gerekiyor sanırım. Umarım başarırım)
Sonrasında benim Üniversiteye gidişim ve üniversite yurdumu bulmam ayarlamam için bana yardımcı olacağını söyleyip bildiğini de söylemişti. İstanbulu bayaaa biliyormuş sözde. Sonra bir sürü bekletip oyalamıştı ki en son nihayet, benim gitmem lazım dediğimde, tamam tamam diyerek bir şekilde kendi programını hızlandırmıştı. sonrasında bir arkadaşını daha ayarlamış esmer birisiydi. Sözde bana yardımcı olacaktı, hiç bilmediğim bir yere gidiyorum ve yardımcı olacaktı. ! Keşke tek gitseydim, hiç hiç gerek yoktu. Kendimi mahvetmişim meğer de haberim yokmuş. Tamamiyle bana yön gösterecek beni yurda kadar bırakıverecek, belki kazandığım üniversitenin kampüsüne kadar bırakıverecek diye düşünmüş ve normal bir bekleyiş halindeydim. Çünkü bilmiyorum. Nerden bileyim, nerden bileydim, ilk kez gidiyorum.
Sözde bu da sürekli gelip gidiyormuş ve anlattığına göre bayaa ama bayaa biliyormuş İstanbulu.
Yaşadıklarımsa çok farklıydı. Davranışları ....
Araçtan indiğimiz andan itibarene kalmamıştı daha yolda giderken dahi ne kadar derdini anlatıp duruyordu. Ben yeni bir hayata başlayacağım, güzel bir hayal kurmak hakkım idi, bunları düşünmeye çalışırken gelip de bana yol boyunca dert anlatmıştı. Hayır biraz da ben konuşsaydım .... I ' ıhh yok. İndikten sonrasında fiziksel şartlarda sırtımda taşısaydım çok daha az yorulurdum, buna eminim. Ya o kadar bildiğini söylemişti, yol boyunca etraftaki insanlara adres sorup adres sormaktan ziyade de aptal aptal konuşmalara muhabbetlere girer, bana bakış atıp, bilerek beklettiğinden ötürü de ne kadar eğlenir haz duyarmış meğer, şimdi yazarken farkediyorum yine. Keşiksiz keşiksiz sırıtıp dururdu. Sonrasında sinirlenip ben gidecek olduğumda, ''dur dur demişti arkadaşım gelicek, bekleyelim arkadaşım biliyordur '' demişti. Sağolsun arkadaşı biraz daha insan çıkmıştı. En azından gerçekten biraz biliyordu. Geri kalanları yine kendim öğrenmek zorunda kalmıştım ki, zaten beklenti hallerine sokup, beklentimi karşılamamaları, kendimi ilkten tek gideceğime hazırlasam bu şekilde hissetmeyeceğimden bu şekilde düşünmeye ne kadar da zorlamıştım kendimi. Umarım ( başkalarına da yapacaktır ve başkalarına yaptığında ) tekme tokat dalarlar, ne göbek ne sıfat komazlar, benim için de hesabı bu şekilde ödetirler. Allah büyük.
Gezmeye eğlenmeye diye gelmiş meğer yanıma, gün içerisinde defalarca başımdan aşağıya dökülen kaynar sulardan sonra dönüşte; iyi oldu ya ne güzel gündü, arkadaşımı gördüm felan yapmaz mı bana. Öfkeden deliye dönmüştüm. Özür bekliyordum. Özür içeren herhangi bir ifade herhangi bir ifade beklemiştim. Bu kaynaklara çok daha öncesinden ulaşmış olmayı her madur sanırım ister.
Silİnsan felan değil bunlar, bak yemin ederim, yemin ediyorum insan değiller, tamamen maddeci materyalist ruhsuz yaratıklar bunlar. Allahım beni insanlarla karşılaştır. Böyle tiplerin tamamından kurtar, insanlarla gerçekten akıllı mantıklı kimselerle karşılaştırsın. Allah; Ne kadar madur güzel insanlar varsa hepsini de tamamını da kurtarsın, doğru, dürüst ve güvenilir, normal ve gerçek insanlara iletsin. Yepyeni arkadaşlar versin. Amin
Aradan birkaç ay geçmişti ki Üniversite başlayalı, bu süreçte ara ara arayıp sorular felan sormalar .... Sonrasında 8 ay boyunca hiç aramamıştı. Sonrasında her seferinde özür bekleyen ben salağım. Salağım ben ya, salak salak salak. Tam bir salağım ben. Özür beklemekten ötürü bu kadar yorulmam .... Üniversite yurdu zaten hepten kabus gibiydi. Bu yurdun iiçerisindekiler de özenle seçilmiş gibilerdi. Akıllı ve mantıklı çok az kişi vardı.
YanıtlaSilLüzumsuz sorular .... Herkes farklı bir lisan konuşuyor gibiydi. Sanki Türkçeyle değil, sorularla iletişim kurdukları Türkçeye benzer farklı bir lisan gibiydi. Bu soruları ve aralarındaki iletişimi hiç bir şekilde anlayamamıştım da. Neyse ki Allahtan birkaç akıllı ve mantıklı insan vardı.
Sonrasında farklı bir yurttan farklı kimseler gelmişlerdi ve bu durumdan çok müzdarip olmuştum. Akıllı mantıklı neredeyse kimse kalmamıştı ki ben de bunlardan kaçayım diye yurt değiştirmek istemiştim. Sonrasında karşılaştığım durum yine benzer idi ya, asıl bomba şurada: birden karşılaşmıştık. Şehzadebaşı, Şehzadebaşına yakın bir yerlerde yurtta kalmaya başlamış. Nişantaşı üniversitesine geçiş yapacakmış da cart curtmuş da, en son kaldığı yerden birden anlatmaya başlamıştı. Noluyor demiştim , bir türlü anlamlandıramamıştım. Bunca zaman sonra karşılaştım, feci kilo da almış, bir sürü kilo problemlerinden de bahsetmişti. ''Ben dinlemek istemiyorum'' bu ifadeyi bana bir türlü kurdurtmamış idi. Sonrasında kelleşmiş biraz. Saçlarına sarımsak uygulaması felan yapacakmış. Bana da teklif etmişti, demişti birlikte yapalım saçların daha da güzelleşir felan. Yok demiştim kalsın. Sonrasında allem edilip kullem edilip bir şekilde ikna olmuştum. Sonrasında ardan biraz vakit geçmişti, telefonla araamıştı, demişti ki gelsene. İstememiştim gitmek ama bir türlü hipnoza uğramış gibi kendimi orada bulmuştum. Dedi ki benim proje ödevim var Mimarlıkta bir tasarım yapacağım, bana yardım et. Anlar mısın, yapabilir misin becerebilir misin felan yapmıştı.
En nefret ettiğim yaklaşım ve tabir; becerilerimden vurulması, bu şekile kendi işlerini gördürttmek, eğer hayır yapamam felan desem bu sefer dalhga geçip aşağılanacağım halbuki beceriksiz ve yapamayacak tip ta kendisi. Neyse demiştim Teknoloji Tasarım dersim vardı orada maket yapmıştım ben. Biraz üzerine düşüneyim dedim. Sonra Proje ödevini yaptım birkaç saat sürmüştü, bitmesine yakın benim gitmem gerek dediğimde salmamıştı, bitir öyle git felan yapmıştı. Sonrasında gideceğim yere tabiki de geç kalmıştım, kan ter içerisidne son derece stres halimde yurda son giriş vaktimi geçirmiş idim.
Aradan birkaç gün geçmişti ki beni tekrardan aramıştı, şu saatte şurada buluşalım felan yapmıştı, telefonu kapatmıştı.
Donakalmıştım. Hiç bir anlam veremeden kendimi o dediği yerde bulmuştum. Sonrasında hihihiii gibi sırıtışlarla bana bakmıştı ve sevinçle; 100 Aldım ! Projeden 100 almışım herkes çok beğendii !!!! felan yapmıştı. Hadi kutlayalım felan demişti ve benden borç alıp beni en pahalı künefeciye götürmüştü.
Maket felan kendisi yapamamıştı, kendisi becerememiş idi, ben de yapamasam bir şey olmazdı. Meğer kendi beceriksizliğini kendi aşağılık komplexlerini bana yıkmaya çalışmış. Veya bilmiyorum. Ama sonuçta ben kendimi acayip suçlu, acayip yapmam lazım yapmazsam dünyanın sonu gelir, ölürüm biterim, illaki tüm benliğimle çalışmalıyım kölelik yapmalıyım şeklinde düşünmüş ve çok zarar görmüştüm.
Sil( Sevgili Narsistlemücadele bloğu ve emeği geçenler. Her seferinde o kadar teşekkür ediyorum ki sizlere, iyi ki bu bloğu açmışsınız. Tekrar tekrar teşekkür ederim. )
Şu esnalar acaba narsist değilse diye düşünmeden edemiyorum kendimi. Ya değillerse, ya narsist değillerse, ama ya narsist değillerse ..... Yaşattırdıklarına inanmak istemiyorum, sadece kabustu, aslında öyle kimseler değiller hiçbirisi diye düşünmek istiyorum. Olamaz ya olamaz.
(Hayatta böyle bazı tiplerle de karşılaşıştım, yanlarında durduğum süre boyunca sanki her yerin sahibiymişim gibi zannetmiştim, ben hiç bir yerin görevlisi de değilim sahibi de değilim, bu şekilde bevl yarıştırmak; hayatta en son isteyeceğim bile değil, istemem. )
İçime su serpilmiş gibi oldu. Çok çok teşekkür ederim.
Merhabaa, şimdi buradan itibaren bahsetmek istediklerim hep ertelediğim hayatımı mahveden kadına geçiş yapmak istiyorum. Sonrasında tekrardan kaldığım yerden, bu erkekten bahsederim.
SilŞimdi bu kadın bana hastalık derecesinde aşık birisi. Anne demek istemiyorum. Sevgili Narsistlemücadele bloğu. Şansım ben yanında çok kalmamış olmam. Eğer yanında ayrı kaldığım 11 sene kadar kalsaydım sanırım çok daha kötü bir halde olurdum. Sanırım tarihsel değil atlaya atlaya anlatacağım. İlk aklıma şu anda ilköğretim 1. sınıf geldi. İlköğretim 1. sınıfta bir kızdan hoşlanmaya başlamıştım. Cıvıl cıvıl çok eğlenceli neşeli ve pozitif birisiydi. İsmi Sinem idi.
Bu kadın İstemememe rağmen beni zorladı ve zorlayarak ağzımdan laf alarak Sinem'i öğrenmişti. Eğer istediğini alamazsa hep duygu sömürüsü yapıp beni cezalanırır zaten. Sonrasında hiç bir veli toplantısına gelmeyen bu kadın; okula geldi. Meğer sarışınımsı kızlardan nefret edermiş. İlla zorladı göreceğim de göreceğim, bakacam da bakacam. Bakacağım illa göster. Sonrasında okula zorla yanımda gelmişti. Sıradaydık ve sırada göster kim bu kız demişti. Beni de kandırmıştı, rol yapmış meğer safa yatarak sonra ben de bir şey demez herhalde gibi salak gibi göstermiştim. Sonrasında kabusum olup üstüme çökmüştü. Birkaç dk kendince son derece meğer kıskançlık ve haset içeren (şu an farkediyorum) hakkında ifadeler konuşmuştu. Daha hiç tanımazken bile. Bu kadın sonrasında kendisinin küçüklüğü gibi olan benzer yapıda Şahsenem diye bir kızı bana salça etmiş meğer. Ayırsın da benden uzaklaştırsın. Nitekim amacına ulaşmıştı da. Allem edip kullem edip aylar sonunda ben bir şekilde Sinemcim den nefret ederken bulmuştum kendimi.
Seneler sonrasına atlıyorum şimdi. Yani şimdiden birkaç sene öncesindeyim. Sevdiğim ne kadar kimse, beni destekleyenler, bana değer veren ne kadar insan varsa hepsini bana kötülemesine çok şaşırırdım. Meğer ben yokken de beni hepsine kötülüyormuş. Bunu yaklaşık 1,5 sene kadar önce farkettim sevgili blog. Ben inanamıyorum.
Sürekli beni kendisinden mahrum bırakmakla cezalandırıyor. Bana verdiği sevgi kırıntısı ki. Bana sevgi felan da vermiyor. Hep karanlık seziyorum.
Bundan yaklaşık 7 sene kadar önce bir tatilde birkaç kız arkadaş zar zor konuşabilmiştim. Arkadaş grubu edinmiştim. Hayatımda daha önce hiç olmadığım kadar mutlu olmuştum. 4 erkek 4 kızdık. 1 hafta kadar felan sürmüştü. Hayatımın en güzel 1 haftası diyebilirim. Sonra o karı farketti. Eve gece saat 11 den sonra gittiğimden bu saate kadar nerdesinden bir girmişti bir şekilde öğrenmişti, ertesi gün arkadaşlarımla karşılaşmış. Kendi vücudu mükemmelmiş gibi sanki, ne kadar kusur bulabilmişsse tamamını kendi bakış açısından kusurmuş gibi sayıp (aslında kıskançlığından kudurup çatladığı bayaa da belliydi, kendisinden daha güzel olmalarını hatta insan olmalarını bayaa kıskanmış demekki) ne kadar da çok allem edip kullem etmişti yine, en çok kullandığı silahı da günahmış. E günahsa arkalarından konuşup kendisi gıybet ediyor, gıybet en büyük günahlardan. Güneş balçıkla sıvanmaz ! İğrenç bir kabusa dönüştürmüştü o en güzel günlerimi.
Bundan yaklaşık 5 sene önce yine kuzenimle hatta kardeşim sayılan çok sevdiğim birisini, yanıma gelip kırık aynadan ilüzyon gibiydi aynı; ''Ben hiç sevmiyorum, hiç sevmedim'' yapmıştı.
İçimde kalmış = Lan, Allahın kara zehirli sülüğü, sanki kendisi evlenecek veya arkadaşlık edecek veya konuşacak, sevmediyse benim işime gelir zaten rahat bıraksın salsın beni de bari kardeşim sayılan kuzenimle konuşabileyim.
SilHayatımı zindana çevirdi. Nedense tüm günahları sevapları dini; kendi çıkarlarıyla beni kendisine muhtaç etmeye yanımdan dişi sinekleri bile izole etmeye çalışırken kullanıyor. Bu karının kendisi son derece yalancının oyuncunun yılanın ta kendisi ama. Önce kendisine baksın, sonra gidip 2 tespih çekmekle kendisini de çok maneviyatlı zannediyor.
Sonrasında amacına ulaşmıştı. Beni yalnız bırakmıştı tek bırakmıştı. Eve hapsetmiş, kendisine mahkum etmişti. Sonrasında bu karı beni son derece ezip aşağılamalara başlamıştı. Seven(?) bir kadın sürekli ezip aşağılamalar, duygu vicdan sömürüleri yapar mı hiç ? Benden iyisini zor bulursun felan da deyip dururdu zaten ama önceden söyleseydi vallahi inanmazdım, o söylendiği esnalarda inanmıştım, çökmüştüm kendimi çok yetersiz ve özgüvenim 0 hissetmiştim.
Çok öncelerden beri de zaten sürekli alttan alttan hep laf sokardı. Ben neredeyse hiç sevgi dolu bir cümlesiyle karşılaşmadım. Mutfakta hep sessizlik rolü yapıyor, beni dinleyip dinlemediğini hiç bilemezdim. Defalarca ve hep, hayatımı resmen bu karıya adamışım. Şu anda bir ilüzyon içerisindeyim sanki, yazarken böyle ......ıııhhhhh yaklaşık 1-2 dk bayılacak gibi oldum az önce. Sanki zihnimi kocaman bir karanlık istila etmiş gibi. Yazdıkça bu karanlık dağılıyor, aydınlanıyor. Bu kadın bana fiziksel şiddet uygulamaya da çalışmıştı, ben de çok utanıyorum ama kendimi savunmak için karşılık vermiştim sevgili blog. Saçımı yolmuştu. Canımı çok acıtmıştı. Belki de iyi oldu. Yoksa çok daha fazla dünyanın sonu gelmiş gibi tepkiler verip bağırıp çağırmaya devam edecekti. Çok pişmanım. Bu blogla daha evvel karşılaşmadığım için, kendimi daha önce kurtarmadığım için çok pişmanım. Hep kendimi suçlamıştım. Saçımı yolduktan sonrasında o fiziksel birbirimize dalaşmamızdan sonraki gün ben kendimi çok suçlarken ve kapanmış, yalnızlaşmışken kendimi çok kötü hissederken, bu karı gülüp eğleniyordu. Haz felan mı aldı acaba ? anlamıyorum. Benim canımı her türlü acıtmak kendi canı acısa da hoşuna mı gidiyor ?
Bu karı her şekilde beni son derece suçlu hissetirmeyi başarıyor. Bazı günler hatta bazen çoğu günler gece uyuyamaz, sabahleyin de uyanamaz hale gelmiştim. Yaa bilmiyorum ben suçluyum sanırım, kendimi çok suçlu ve çok kötü hissediyorum şu anda. Ama o kadar da yalancı ki eğer bu blog olmasa kendimi asla aklayamam, kimse bana inanmaz, bir şekilde sıyrılır çıkar o karı, zaten etrafımda kimse de bırakılmadı. Yapayalnızım.
Yeni arkadaş da edinemiyorum, kimsenin yüzüne bakamıyorum, ben gerçekten kimsenin yüzüne bakacak cesareti kendimde bulamıyorum. Bu kötü kabus bu rüyaysa da artık bitsin uyanmak istiyorum. Oyun istemiyorum. Çok sıkıldım. Oyunalrdan bıktım usandım, istemiyorum, istemiyorum, istemiyorum. Bitsin tüm oyunlar, son bulsun. Ben sakinlik istiyorum, huzur arıyorum, huzur istiyorum ben. Oyun istemiyorum. Türlü oyunlar oynanmasın, artık bir gün de sabah uyandığımda acaba bugün hangi tuzaklar kurulmuş, nelerle karşılaşacağım diye düşünmeyeyim.
Merhaba; Sevgili blog !!!!
SilYine benn. Bunları yazmak bile mutlu olmama yetti.
Oysa ki dün gece kaç sefer tekrar tekrar uykularımdan uyanmıştım. Hiç rahat uyuyamamıştım.
Yüzleşmek zorunda olmak çok canımı acıtıyor. Her ne kadar kabullenmek istemesem de, güvendeymişim gibi ve iyilermiş gibi zannetsem de....
Bağımlı olduğumu kabul ediyorum artık. Hem de baya bağımlıyım.
Bazen çıldıracak gibi hissediyorum. İhtiyaç duyuyorum ve sanki hep ihtiyacım olduğunda yanımda yoklar. Defalarca terkediliyorum. Şakaklarım uyuşmuş bir haldeyim. Artık oyun oynamak istemiyorum !
İstemiyorum ! İSTEMİYORUM. !
HAYIR ! İSTEMİYORUM. ARTIK OYUNDA KALMAK İSTEMİYORUM. OYUNLARINA DAHİL OLMAK İSTEMİYORUM. HİÇ BİRİSİNİN OYUNUNA DAHİL OLMAK İSTEMİYORUM. BENİ HAPSETTİKLERİ BU SANAL DÜNYALARINDAN KURTULMAK İSTİYORUM. YAPAY VE SAHTE; Artık iyice farkediyorum. Yapay ve sahteler. Bazı günler daha çok güçleniyorum, bazı günlerse iyiden iyiye daha çok çöküyorum, gücüm takatim kalmıyor. Bayılacak gibi oluyorum. Zihnim; bana yaşattırdıkları ilüzyonlarda takılı kalmış gibi.
Gitmek ve kalmak arasında gidip geliyorum. Gitsem gidemiyorum, kalsam kalamıyorum. Ne yapacağımı şaşırdım. Her ayrılmaya çalıştığımda bir şekilde benden evvel farkediyorlar ve tekrardan beni karanlıklarına çekmeyi aşağıya çekmeyi, o dipsiz kuyularına düşürmeyi başarıyorlar. Farkettiğim bazı hususlar mevcut. Lakin bunları paylaşamayacağım burada. Sanki paylaşmışım gibi anlaşıldığımı düşüneceğim. Bu yüzden de çok teşekkür ederim.
Türlü Türlü oyunlar ve manipülasyonlar. Evet manipülasyon diye bir gerçek mevcutmuş. Hiç inanmak istemezdim. İnanmak istemesem de istesem de manipülasyon denilen iğrençlikler mevcutmuş maalesef. Bu gerçeklikleri kabul edip ayrılıp kendi yoluma devam etmeliyim.
(By the way ; ne vakit Pc den veya telefonumdan birşeylere bakacak olsam, illa ki hep sol arkamdan inatla zorla özel alanım işgal edilmişti. Defalarca bunları yazışımda da, ne vakit kendimle alakalı özel bir alan oluşturmaya çalışsam da normal telefona bakıp dolaşsam da illa ki hep sol arka tarafımdan yaklaşılıp kontrol veya nerelere giriyosun bir bakayım; neler yapıyorsun göster, göster göster, bakıcam aç çabuk gibi zorlamalar .... baskılar ....
Şimdiye kadar kaç adet böyle NKB tiplemeye karşılaştıysam tamamını benzer şekilde hemen sol ardımda ensemde hissediyorum. Çok rahatsızlık duyuyorum ama anlamıyorlar. Gidip uzaklaşırmış gibi yapıp tekrardan birden özel alanıma dahil oluyorlar, beni gerip sınırlarımı işgal ediyorlar.
Sevgili blog ve madurlar. Kendimi çok çok daha evvelerden kurtarmadığım için çok çok pişmanım. Lakin söz verdim kendime; kendimi kurataracağım. Elbet bir gün !!!! Şimdilik bu kadar yazabildim. Mümkün ilk fırsatta hikayemi paylaşmaya devam edeceğim. ( Bir kaç hafta internet paketim bitmişti. İnternetim yoktu felan sonra türlü çok zorluklar atlattım bu süreçte, bir de gizli yazıyorum, yakalanmak da istemiyorum. ) Şimdilik hoşçakal.
SilMerhaba; yine ben. Sevgili blog;
SilEkstrem testlere girip durmaktan alamıyorum şu vakitler kendimi. Sürekli acaba orada mı şeklinde beni saplantı derecesinde takip etmelerine cevaben ben de araştırıp takip etmekte buluyorum kendimi ve bu durumda sanırım kazanan hep bunlar oluyor, bense tam terse daha fazla kaybediyorum. Sürekli şakaklarım uyuş uyuş bir haldeyim. Özellikle sol şakağım fena halde zonkluyor.
Tonlarca yöneltilen soru kipleri havada uçuşmakta. Hayır sanki sürekli bunların sorularını yanıtlamak ve sürekli bunlara açıklama yapmak için yaratılmışım gibi. Bir de kendilerini haklı çıkartıp defalarca yönelttikleri soruları yanıtlamak zorundaymışım gibi, eğer yapmazsam ultra suçluymuşum gibi hissettirmeleri ....
Sanırım bunlar sivrisinek timsali veya sevgili blog; yazılanlara göre zihinsel bu zihinsel virüsler çok soru yöneltmelerle besleniyorlar olabilir. Mekanizmaları bu şekilde çalışıyor da olabilir. Çok sert bir halde ve birden yöneltilen sorulara maruz kalmak ....
Allah böyle tipteki kimseleri bana seçtirmediyse şimdi de kurtarsın.
Sevgili blog; iyi ki karşılaşmışım seninle. Çok çok çok çok çok teşekkür ederim.
İncelediğim de üzere kafaları gerçekten çok farklı çalışıyordu.
İnsanın senelerdir maruz kaldıklarını, senelerdir sömürüldüğünü vve güven duygusu içerisinde hissedip güvendeymiş gibi zannettirilmesi .... Allahım bu ne acı bir ....
Tamamiyle vahşet.
E ultra bencillermiş ki tamamı; tamamı o kadar bencil yaratıklarmış ki ..... o kadar sadece kendilerini, kendi çıkarlarını düşünene yaratıklarmış ki ....
İnsanlara birer eşya gibi bakıyorlarmış meğer. Benim bir değerim mevcutmuş gözlerinde meğer. Zaman içerisinde değerlenip değeri düşebilen bir Golden Retriever olarak itiraf edildiğinde şok yaşamıştım. Kim bilir diğer insanlara hangi köpek cinsiyle bakıyorlar ! Kalıcak yerim var, önüme mamam geliyor, yatıp kalkıp şükredecekmişim .... e sevgi ? sevgi yok mu ?
sevgi mi ? o ne ? bilmiyorlarmış ki sevgi ne demektir ....
Kendi besledikleri gerçek kuçu kuçulara da işkence ederler bu tipler.