Meryem'in Hikayesi

Adım Meryem 38 yaşındayım. Onun adı Harun şu an 40 yaşında. İlk bakışta fiziği düzgün, duruş ve konuşma olaraksa sıradan biriydi. İletişim kurmaya kapalı, daha çok o anki probleminin çözülmesi odaklı, bazen aşırı çekingen, bazen de agresif tarzda konuşuyordu.

3 yıl önce ziyaretinde bulunduğum bir arkadaşımın ofisinde karşılaştık. Hukuki bir meselesi vardı, hikayesi ona karşı merhamet duygumu uyandırmıştı. Konuşmanın bazı bölümlerinde müdahil olmam ve hassas yaklaşımımdan dolayı bir süre sonra sadece bana anlatmaya başladı. Sanırım olaya teknik değil de empatik bakmam ona iyi gelmişti. 1 hafta sonra meslek odamızdan telefonumu almış ve bana ulaştı. Sözleşmemde yasak bulunması nedeniyle hukuki destek veremeyeceğimi söyledim ancak o sadece konuşmak istediğini hiç bir şeye güveni kalmadığını kimsenin onu anlamadığını sadece anlatmasına izin vermemi benimle konuşmanın iyi gediğini söyledi. Bu şekilde diyaloğumuz başladı. İlk 2-3 aydan sonra da duygusal yakınlık başladı.

İlk zamanlar çok hassas dikkatli ve nazikti. İltifatlar, şiirler, şarkılar... Daha sonraları kendisiyle ilgili sorularımdan rahatsız olmaya, hatta sert cevaplar vermeye başladı. Bir şeyler gizlediğini fark etmeme rağmen üzerine gitmedim. "En fazla ne olabilir ki görüşmeyi keserim kaybedeceğim bir şey yok" diye düşündüm fakat öyle olmadı, ona bağlandım. O ise tam tersi kaba davranmaya benim her söylediğimi eleştirmeye başladı. "O zaman görüşmeyelim" dediğimde "peki" der, 10-15 gün sonra hiçbir şey olmamış gibi dönerdi. Merhamet duygum hala aynıydı o yüzden o anlatır ben dinlerdim. Onun benim hakkımda bir merakı yoktu. Kimim, neciyim, nelerden hoşlanırım, önceki hayatım nasıldı, hiç sormaz, anlatmak istesem ya uykusu gelir ya acıkır ya çok işi olurdu. Yaşadığı üzücü olaydan dolayı depresyonda olduğunu düşündüm o aralar.

Tanıştıktan 6-7 ay sonra sevgili olarak ilk kez yüz yüze görüştük. Telefondaki kaba saba adam değildi yine, Sosyal medyadaki "bıçkın" dan da eser yoktu. Çekingen, cümlelerin yarısını yutan, ikide bir "sıkılıyor musun, ne istersen onu yapalım ama uzun uzun zaman geçirelim" diyen, biriydi. Ama yine yüzeyseldi, onunla tatmin edici bir sohbet mümkün değildi. Nasıl beceriyordu bilmiyorum ama söylediğim hiçbir şey onun içine girmiyordu, söyledikleri de benim ruhuma işlemiyordu. Konuşmalarda ben yoktum, dikkatini konuşmak istediğim konulara çekemiyordum. "Her şey yolunda, sorun sende, ben buradayım, her zaman senin yanındayım, senaryo yazma" deyip konuyu kapatıyordu. -Varsın da, nerdesin, ben niye hissedemiyorum o yakınlığı? Cevap: Sen aşırı duygusalsın o boş iş, aslında ben de duygusalım ama belli etmiyorum, sen belli ediyorsun...

Yurtdışına döndükten sonra telefonda yine eski kaba, katı haline döndü. (Yüz yüzeyken her zaman nazikti, 3 ayda bir 1 ay Türkiye'de kalırdı) Ne olduğunu neden öyle davrandığını anlamadan günlerce mesajlarıma cevap vermesini bekledim. Değersiz, dışlanmış hissettim. Sanki kalbi, merhamet duygusu yoktu. Sanki ben ona yapışmışım gibi, silkelemek ister gibi... Yok, öyle değil, tamam bitsin de, bu işkence niye? "git başımdan" dese razıydım ama sanki ben öldüm de farkında değilim, kimse beni duymuyor gibi bir işkence. Böyle davranması için hiç bir sebep yoktu. Onun sessiz kaldığı günlerde kendisi hakkında söylediği "hiç evlilik yapmadığı, uzun yıllardır yurtdışında yaşadığı" gibi bilgilerin yalan olduğunu, ilk eşinden kızı olduğunu, yurtdışında veya Türkiye'de daimi çalıştığı bir işi olmadığını, kısa süre önce yurtdışına gittiğini, henüz dil problemini aşamadığını kendi imkanlarımla öğrendim. Beni ilk yıkan sessiz kalması ve öğrendiğim yalanlarıydı. Sert bir şekilde bitirip her yerden engelledim.

"Bitti" dedim hiç de öyle olmadı. Hayatımda ilk kez birinden nefret ediyordum. Neden toparlanamadığımı anlamaya çalışırken narsisist olabileceğini düşündüm. "Ben"ci davranışları özgüvenimi yerle bir etti. Harun'dan önce çok sevdiğim bir adamla bir evlilik geçirip aldatıldığım için boşanmıştım, yine de bu derece bir yıkım yaşamamıştım..

O konuşmak istiyorsa ben o an hazır olmalıydım. Mesajına 10 dk içinde cevap vermezsem ya yazdığını siler yada cevabım günlerce ortada kalır, asla konuşmazdı.

Ben konuşmak istersem yazdığım veya aradığım sırada canı isterse konuşur, istemezse dönüş yapmazdı. Günler sonra hiç bir şey olmamış gibi arar, kadınların çok fazla konuştuğunu şakaya karıştırarak suçlama yapıp ağır abi edasıyla benim hala ona bağlı olduğumu, olmam gerektiğini ima ederdi. Eğer ona kızıp bağlı kalmazsam ve onu bırakırsam, başka sevgilim olursa o benim "ucuzluğum" olurdu af edersiniz. Bunları açıkça söylemiyordu, nasıl aşılıyordu, nasıl imalarla beynime işliyordu bilmiyorum.

Kendisi/duyguları hakkında her soruyu tehdit olarak algılar kaçamak cevaplar verirdi. "Boş boş işlerle uğraşıyorsun, boş yere kendini üzüyorsun, ben sana hiç bir şey yapmıyorum"  derdi.

Kolay yalan söylerdi. Vazgeçmeyen, dönüp dönüp kendisini hatırlatan, farklı numaralardan ulaşan o ama "sen döndün" derdi. Günlerce susar, kızıp bitiririm "ben sana git demedim, sen gittin, sağın solun belli değil" der.  Buz gibi dışlar, kaba davranır, sinirle birkaç laf sayarım "ben sana kötü davranmadım sen sayıp döktün, o lafları sana hiç yakıştıramadım" der.

Sırf muhalefetti. Örnek:" Sen beni sevmiyorsun" desem "saçmalıyorsun yine" der. "Beni seviyorsun" desem "ben sana hiç 'seviyorum' demedim" der. O zaman görüşmeyelim derim "peki" der, 1 hafta sonra " bütün paylaşımlarımı beğenir, bir aşk şarkısı yollar, bütün sözleri benden sana" der. Telefonunu açınca içten bir "şükür" çeker "ben bıraksam da sen beni bir daha bırakma" der... Sonra aynı döngü tekrar başlar.

İyi rol yapardı. Benimleyken sanırım hata yapmamak için aşırı dikkatliydi. Sosyal medyada kaliteli paylaşımlar yapıyordu. Benim ilgilendiğim konularda özellikle yapıyordu. Cümleleri benimkilere benziyordu. Ayrı kaldığımız döneme barışıktan sonra baktım ki küfür kıyamet... Her duygunun ifadesi küfürlüydü.

Benzer durumdaki kardeşlerime, arkadaşlarıma tavsiyem, şartlarınız uygunsa psikolojik destek alın. Ben o sıralar durumun ciddiyetini fark edemedim, kendim halletmeye çalıştım, çok zaman kaybettim. Yardım alamıyorsanız, önce onları iyice tanımak için "narsist kimdir" bol bol araştırın. Onlara bakarak tanımanız imkansız. Ruhu, kalbi olmayan bir yaratıktan bahsediyoruz. Onunla geçen her an bunu hissedersiniz, ruhunuz, duygularınız emilir ve yerine siyah bir boşluktan başka hiç bir şey gelmez. Karanlıkta yine ona ihtiyaç duyarsınız. "Bana ne oldu, sen bana ne yaptın" diye hesap sorabileceğiniz bir muhatabınız asla olmaz. Ya sizi engellemiştir yada can havliyle inlemelerinize sessiz kalan biri vardır. "Galiba ölsem sevinecek" dersiniz. 

Onlarla bir bitiş yok sanırım. Tekrar tekrar bir şekilde hayatıma sızdı. İyileşme dönemimde ondan nasıl faydalanabileceğimi, hassas noktalarını, beslenme kanallarını bu blog ve farklı kaynaklardan yola çıkarak öğrendim. Ona karşı narsist taklidi yapmayı tercih ettim. Fırsat buldukça onu ince ince eleştirdim. Duygu ve davranış açısından değil, doğrudan da değil. O tarz elestiriyi anlamıyorlar ve çok sinirleniyorlar. Eleştiriyi iltifat beklediği anlarda yaptım. Aslında ona karşı kendim olmaktan vazgeçtim. Öfke de dahil hiç bir duygu içermeyen cümlelerle konuştum. Elim yazdı, ağzım konuştu asla kalbim, beynim konuşmadı onunla. Çok zor oldu sevip söyleyememek, sevilmediğimi bile bile konuşmak ama ihtiyacım vardı. Bu şekilde zamanla değerli olduğuma yeniden inanmaya başladım.

Son aşamada o son dönüşünü yapmış durumda. Başka numaradan yazıyor, arıyor cevap vermiyorum. Psikiyatr değilim, onun ebeveyni de değilim, ona yardım edemem.

Kinci biri değilim ama ondan korunmak için bana yaşattıklarını aklımda tutuyorum. Ben ona hiç bir kötülük yapmadım, sadece seven bir kadın gibi davrandım. Aldığım karşılık düşmanca oldu. Psikolojik şiddeti ispatlamak zor. Buraya çok azını yansıtabildim. Narsistler bunu öyle ustalıkla yapıyor ki... Psikiyatristleri bile çileden çıkardıklarını öğrenince "ucuz kurtulmuşum" diyorum.

İlk işaretler


İlişkilerinin başında sorun yaşayanlardan burayı okuyan olursa ilk işaretlere dikkat etsinler. Son olarak bu konuda bir kaç detay paylaşmak istiyorum;

Henüz ilişkimiz başlamamışken, onun problemlerini konuşmak üzerine devam eden arkadaşlığımızda bir gün, yazışma sırasında "Sen iyi bir arkadaşsın, hoş bir arkadaşsın profilinde neden resmin yok?" diye sordu. "Sevmiyorum" dedim "Olsa bakardım, bana yollar mısın bir resmini?" deyince kaldım, cevap vermedim, o da bir şey demedi. Ona o gözle bakmamıştım hiç. Neyse 5 gün bundan ses çıkmadı. Her gün terapi seansı gibi saatlerce kendisini, yaşadıklarını anlatan adam sustu. Önce umursamadım, 5 gün sonra bir baktım ki bu beni her yerden silmiş !? Hani dert ortağıydım, sağlam dosttum, hani benden başka kimse onu anlamıyordu, dinlemiyordu? Sırf resim göndermedim diye sinirlenmiş, beni silmiş!

İlk işaret buydu ve ilk tuzak. Öyle bir düştüm ki... "Sen nasıl bir insansın, o kadar hukukumuz var pire için yorgan yaktın?" dedim "Senin gibi güzel bir kadından hoşlandıysam, görmek istediysem suç mu?" dedi. Ne diyeceğimi bilemedim "Sağ ol sen de fena değilsin" diyebildim sadece. O gün bulunduğu ülkeden güzel bir manzara resmi attı "Keşke yanımda olsaydın anlatacak o kadar çok şeyim var ki" dedi. Aynı gün akşam ilk kez ona soru sordum "Şu tür şarkı sever misin" gibi, "Biz senle arkadaş kalalım Meryem" dedi. "Peki kanka" dedim. Ertesi gün sorduğum müzik tarzının en güzel örneğini gönderdi... 2 yıl böyle geçti, aklımla oynadı. "Canım" la "Canın çıksın" arasında kaldım. Ne "canım" diyebildim ne de "canın çıksın" diyebildim. Sağlıklı bir sevgide olacak şeyler değil. 

Diğer hikayeleri de gözlerim dolarak okudum. Şiddet eğilimi Harun'da da vardı. Tahminime göre korkusu ağır bastığı için ve başı belaya girmesin diye kendini tutuyordu. Gücü yetenlere karşı uyguladığını birkaç kez kendisinden duymuştum. Bir gün bana bardağı uzatmıştı "Bundan içer misin?" diye "Hayır" dediğim halde bardağı geri çekmedi ve ağzıma dikti, üzerime dökülmüştü. Beni zayıf görseydi o an elinin tersiyle vurmak istediğini hissetmiştim. Tabii ki ortada sinirlenmesini gerektirecek hiç bir sebep yoktu. "Hayır" dememeliydim hepsi bu... 

Yazarken o günleri düşünerek yazmak çok zor. O günlerden kaçar gibi çerçevenin etrafını anlatıyoruz. Aylarca ciğerimin yandığı, yerlerde süründüğüm dönemler oldu. Taş olsa erirdi, ondan şifa niyetine bir kelime gelmedi. Ne öldürdü ne güldürdü...  Söylenecek o kadar şey var ki, birbirimizi tamamlamışız resmen. Geçmiş olsun hepimize.

Teşekkürler bu platformu kuranlara ve paylaşım yapan herkese. 

SONRAKİ HİKAYE

Yorumlar

Popular Posts

Narsist Geri Döner Mi?

Narsist Mağdurlarının Hikayeleri

Narsistle Mücadele Edenlere Kitap Önerilerim