Bir Bebeği Kaybetmek
Nasıl anlatsam bilemiyorum, yaşadıklarım o kadar ağır ki...
En iyisi en baştan başlamak sanırım..
Başta internetteki sohbetlerle başlayan arkadaşlığımızı kısa
sürede gerçek hayata taşıdık. O sıralar hayatımın zor bir dönemiydi. Bu dönemde
bana destek oluyor, yanımda huzur bulduğunu, tek beklentisinin yanımda olup
bana destek olmak olduğunu söylüyordu. Bana sürprizler yapıyor, yemekler
hazırlıyor, gitmek istediğim yerlere götürüyor ve bu esnada benden bir
beklentisi olup olmadığını da açıkça dile getirmiyordu. O zamanlar damarlarımla
ilgili yaşadığım bir problem nedeniyle spor yapmam gerekiyordu. Birlikte bir
salona yazıldık. Salona gitmediğimiz günler de birlikte uzun yürüyüşler
yapıyorduk. Neredeyse her günü birlikte geçirir olmuştuk.
Onunla ilk tanışmamız internetteki bir arkadaşlık uygulaması
aracılığı ile oldu. Fiziksel olarak onu çekici bulmuştum. Yaşça benden büyük
olmasına rağmen, fit duruşu ve karizması ile beni etkilemişti. Zamanla
konuştukça onun daha önce evlenip boşandığını ve bir çocuğu olduğunu öğrendim.
45 yaşındaydı. Ben ise daha önce hiç evlenmemiştim. Bu durumun eğer
birlikteliğimiz olursa ailem için sorun olabileceğini düşündüğümden muhabbetimi
sınırlandırmaya çalıştım. Ancak kendisi bir şekilde üstüme gelmeden tatlı tatlı
iletişimi devam ettirmeyi başardı.
Ona bağlandıkça bağlandım. Varlığı hayatımdaki bir şanstı...
Her şey güzel giderken bir gün ortadan kayboldu ve 3 gün kendisine ulaşamadım.
İlk sinyal buymuş aslında ama anlayamamışım. Normalde her gün mutlaka
konuşuyorduk. Onu kıracak bir şey yaptığımı düşündüğüm için kendimi
suçluyordum. Ortadan kaybolmasıyla birlikte yokluğunu bu kadar yoğun hissetmeme
şaşırmıştım. Ben normalde kendimi insanlara çok kolay açmayan, duvarları olan,
cool bir kadınımdır oysa ki. Ne oldu
bana anlamamıştım. Bu kısa ayrılık bana çok zor gelmişti.
3 gün sonra nihayet ondan haber aldıktan sonra haftalar
süren bir lovebombing süreci başladı. Bulutların üzerinde uçuyordum. Onu
kaybettiğimi düşünürken birden yanımda bulmuştum, hem de sonsuza kadar. Yani o
zaman öyle düşünüyordum. Yakınlaşmamızdan başta korktuğunu, hayatında hiç kimseden bu
kadar etkilenmediğini, bu nedenle bağlanmaktan korktuğu için benden uzak
durmaya çalıştığını fakat yapamadığını söyledi. Beni hayatında istiyordu,
bununla da kalmayıp söylediğine göre bütün hayatını benimle geçirmek istiyordu. Kararını kısa sürede vermişti. Tanışalı uzun zaman olmasa da benimle çok iyi vakit geçirdiğini, evlenmemizi ve hatta 2 çocuğumuz olmasını ne kadar çok arzu ettiğini söyledi. Çok mutluydum. Hayatımda
kimseye hissetmediğim kadar yoğun şeyler hissetmeye başlamıştım. Sonunda aradığım aşkı bulmuştum.
Hislerimin yoğunluğu bazı şeyleri görmeme engel oluyordu. Hem çok mutluydum, hem de tam adını koyamadığım bir rahatsızlığım
vardı. Ondan hiç bir zaman bariz bir hakaret veya direk aşağılama içerecek bir
söz duymadım. Fiziksel şiddet de görmedim. Ama mesela çok güzel geçen bir günün
ardından bahane arayan bir hal sonrası olmadık bir kavgayla ayrılırdık. Ancak
iletişim kanallarını asla kapatmaz, bir şekilde bir şarkı, bir şiir gönderir
bana verdiği zaman cezasına göre her an geri dönerdi.
İlişkimizin gidişatı hakkında onunla oturup düzgünce
konuşamıyordum. Hemen tepki veriyordu, konuşmak istemiyordu. Hiç bir şeyi tam
olarak çözemiyor, sadece üstünü kapatıyorduk sanki. Barıştığımız ilk zamanlar
kendimi çok iyi, mutlu, sakinleşmiş hissediyordum. Bu halin hep sürmesini
istiyordum. Ancak sorunlarımızın nedenini bulmak ve çözmek için adım atmaya
çalıştıkça duvara tosluyordum. Yine de evliliğimizle birlikte her şeyin
düzeleceğine, birlikte olursak her sorunu aşabileceğimize inanıyordum. Ailemi dahi karşıma almaya hazırdım gerekirse.
İlişkimiz evliliğe doğru giderken bir gün artık oğluyla
tanışmak istediğimi söyledim. Bana hak verdi, tanışmamızın zamanı geldiğinde
hemfikirdi. Ancak hiç bir zaman tanışamadık çünkü ne zaman çocuğu alacak olsa
kendisinin daha önemli(!) bir işi çıkıyordu. Ya spor salonuna gitmesi gerekiyor,
ya solaryuma girmesi gerekiyor, ya çok yorgun oluyor ya da herhangi başka bir
şey yapması gerekiyordu. En sonunda da çocuğun görüşmek istemediğini, annesi ve
babasının boşanmasını kabullenemediğini, bunu iyi karşılamayacağını söyledi.
Son zamanlarda ona evlilik konusunu veya oğluyla tanışma
konusunu her açtığımda hiçbir açıklama yapmadan konuşmak istemediğini
söyleyerek konuyu kapatıyordu. Kendi istedikleri olduğu ve hareketleri
sorgulanmadığı sürece her şey gayet güzel gidiyordu, ama ben ne zaman ki kendi
beklentilerimden, ihtiyaçlarımdan, isteklerimden bahsetsem karşımda buz gibi
bir adam buluyordum. İlişkimiz ilerledikçe ondaki bu değişimleri iyice fark
eder hale gelmiştim.
O sıralar onun bir arkadaşının düğünü olacaktı. Şehir
dışında olduğu için 3 haftadır görüşemiyorduk. Düğün vesilesiyle uzun zaman
sonra ilk kez görüşecektik ve ilk defa birlikte bir düğüne gidecektik. Çok
heyecanlıydım. En güzel halimle, mutlu mutlu gittim. Kıyafetime, makyajıma
maksimum özenerek... Nasıl göründüğümü bile fark etmedi, yanındaydım ama sanki
yoktum. Beni görmüyordu. Sıradan bir kaç sohbet ettik ama bir gözü hep etraftaydı.
Nihayetinde bir masaya oturduktan sonra bir arkadaşına bakacağını söyleyerek
beni saatlerce o ortamda yalnız başıma bıraktı.. Hiç tanımadığım insanların
yanında tek başıma süs bebeği gibi otururken, başka bir masada bir kadınla
mutlu mesut baş başa oturduklarını fark ettim. Gülüp eğleniyordu, benim varlığımı
tamamen unutmuştu. Kalktım oradan tek başıma çıktım gittim. Ne bir mesaj, ne de
arama gelmedi… Bana ne olduğu, nereye gittiğim umurunda değildi. Oraya gelip gelmediğimin bile farkında değildi sanki.
En azından ertesi gün bütün gün ondan bir haber, bir
açıklama bekledim ama yoktu. Bir kaç gün sonra sanki hiç bir şey olmamış gibi
“Canım, düğünde giydiğim takımı kuru temizlemeye vermiştim, benim vaktim yok
sen alabilir misin?” şeklinde bir mesaj attı. İnanamadım. O elbisesiyle yanımda
iki dakika dahi oturamamıştı. Benim gönlümü alıcı bir kaç cümle söylemesi
gerekirken, başka kadınla eğlenirken giydiği kıyafeti temizlemeden alayım diye
utanmadan rica ediyordu. Kendimi ne kadar değersiz hissettiğimi tahmin
edemezsiniz.
Ona beni ne kadar kötü hissettirdiğini, o akşamki
davranışını anlamadığımı, hala ne yüzle benden bunu istediğini, ne biçim bi
insan olduğunu, ayak işlerini mümkünse başkasına yaptırmasını söylediğim upuzun
bir mesaj attım sinirle ve hiç bir cevap vermeden beni whatsapptan engelledi.
İlişkimiz saçma sapan bir şekilde bitmiş gibi görünüyordu.
Ben bunu hak etmek için ne yaptım diye kendime kendime ağlıyor, çok kötü
hissediyordum. Bu durumuma bir de karın ağrısı eşlik etmeye başlamıştı. Önce
stresten sandım ama geçmeyince doktora gittim. Gebe olabileceğimden şüphelenip
test yaptılar. Hamileydim…
Ne yapacaktım şimdi? Olağanüstü bir korku ve mutluluğu aynı
anda yaşadım. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Bebeğim olacaktı, sevdiğim
adamın bebeği içimdeydi. Sevdiğim adamı seviyor muydum? Bebeğimi isteyecek
miydi? Ailelerimiz ne derdi? Ya evlenemezsek? Kafam karma karışıktı. Benim için
çok zor geçen bir sürecin ardından kararımı verdim. Ne olursa olsun bebeğimi
dünyaya getirecektim.
Onu aradım. Kalbim küt küt atıyordu. Ona bu haberi telefonda
vermek istemiyordum, buluşmayı teklif edecektim. Telefonu açtı. Ona söylemek
istediğim çok önemli bir şey olduğunu, mutlaka buluşmamız gerektiğini söyledim.
Beni bir daha asla görmek istemediğini, bu ilişkinin bittiğini, çok işi
olduğunu, bir daha onu aramamamı ve bana ayıracak hiç vakti olmadığını söyledi.
Suratıma telefonu kapatmasın ve beni buradan da engellemesin diye haberi
telefonda vermek zorunda kaldım…
Sanki her gün bu haberi alıyormuş gibi rahattı. Baba
olacağını öğrenmek kendisine ne bir heyecan ne de bir duygu hissettirmemişti.
Bebeği istiyorsam doğurabileceğimi, fakat kendisinin bir daha birisine
babalık yapamayacağını söyledi. Bebekle ilgili kararını verdikten sonra yemek
yiyebiliriz haber verirsin diyerek telefonu kapattı. Buz gibi olmuştum. Bu
kadar basit miydi? Ne yapacaktım? Ben ne olacaktım? Bebeğim ne olacaktı?
Aldırabilir miydim? Babasız bir çocuğu büyütebilir miydim? Büyütemeyeceksem ne
yapardım? Onu bu kadar isterken, içimde günden güne büyüyen bebeğimi öldürecek
miydim? Sanki bir kabusta gibiydim. Buluşup onu ikna etmem gerekiyordu. Başka
yolu yoktu.
Buluştuk. Bebeği istediğimi ama onun desteğine ihtiyaç
duyduğumu, her şeyi düzeltebileceğimizi ona açıklamaya çalıştım. Ona sinirle
söylediklerim için özür diledim, bir daha sinirimi kontrol edeceğimi, ne
isterse yapacağımı, yeter ki bizi bırakmamasını söyledim :( “Bunları o zaman
düşünecektin, bir daha senle birlikte olmak istemiyorum, boşuna yalvarma sen
bunu hak ettin” dedi. Ne yapmıştım ona? Neyi hak etmiştim? Nasıl bu kadar zalim olabiliyordu? Karnımda
bir çocuk varken nasıl hiç acımadan böyle davranabiliyordu? Tek kelime etmedim.
Donup kalmıştım. Beni eve bıraktı.
Eve girer girmez kendimi yatağa atıp hüngür hüngür ağlamaya
başladım. Nefret ediyordum her şeyden, ondan, hayattan. Ne yapacaktım ben şimdi?
Onsuz ne yapardım? Bebeğimi tek başıma nasıl doğururdum? Neden bu durumda
bırakmıştı beni? Nasıl altından kalkacaktım tüm bunların? Başka kadınlar el bebek gül bebek çocuklarını doğururken benim düştüğüm bu durum hak mıydı?
Derken kapı çaldı. Zil sesi sanki kurtarıcı meleğim gelmiş gibi kulaklarımda çınladı. Gelmişti. Bizi böyle bırakmayacaktı işte.
Gidemezdi, yanımda olacaktı hep. Söz vermişti. Mutlaka bir açıklaması olmalıydı zaten böyle
davranmasının. Geldi ya, sorgulamayacaktım. Belki kendince bana kızgınlığını
çıkarmış ama kıyamamıştı işte sonuçta. Anında sakinleştim. Kapıyı açtım. Oydu. Gözyaşlarımı sildi. Bana sarılıp, yatağa
götürdü. Bütün akşam birlikte olduk, seviştik, sımsıkı sarılarak uyuduk.
Sabah erkenden işe gitti ve akşama doğru telefonuma ondan o
korkunç mesaj geldi:
“Bir daha seni görmek istemiyorum”....
Karnına yumruk yemiş gibi kalakaldım. Ağlayamadım bile. Öyle
bir yumruk inmişti ki sanki. Kıpırdayamıyordum. Zaman yavaşladı, her şey
yavaşladı... O akşam kanamam başladı… Durmuyordu. Onu aradım, mesaj attım ama
beni engellediği için ulaşamıyordum. Arkadaşımı aradım, hastaneye kaldırıldım.
Bebeğimi kaybetmişim….
Hastaneden çıktıktan sonra bir süre kendime gelemedim.
Çıldıracak gibiydim. Olanlara inanamıyordum. Yüz yüze konuşup
bana ne yaptığını anlatmam, hesap sormam lazımdı. Evine gittim. Kapıyı açtı. Üstünde bir
tişört altında baksırıyla... İçerden bir kızın sesini duydum. Ne diyordu
algılayamadım o an sanki sağır olmuştum. Buz gibi kesilmiş bir halde karşısında
titrerken gitmemi söyleyerek suratıma kapıyı kapattı.
Bu olayın ardından 3 ay boyunca evden dışarı çıkamadım.
Yemek yiyemiyor, uyku uyuyamıyordum. Her sabah içimde simsiyah bir zehirle
uyanıyordum. Uyanmak istemiyordum, uyumak istemiyordum. Her şeyimi kaybetmiş gibiydim. Ne olursa olsun onunla
son bir kez konuşabilmek için aramaya ve mesaj atmaya devam ediyordum ama sesimi
duymuyordu. Engelleri kaldırmıyordu. Bunun üzerine dayanamayıp bir gün tekrar
evine gittim, kapıda beni gördüğünde tek kelime etmeden polisi aradı ve
kendisini taciz ettiğimi, uzaklaştırılmamı istediğini söyledi. Beni
dinlemesini, bebeği düşürdüğümü söylediğimde kapıyı tekrar suratıma kapattı...
Bunu hak edecek ne yaptığımı bilmiyordum. Bir insan nasıl bu
kadar vicdansız olabilirdi aklım almıyor? İlk başta tanıdığım adamla bu adam
aynı kişi miydi? Derin bir depresyonun içinde duygularımla boğuşurken gittiğim
psikolog bana neyle karşı karşıya olduğumu gösterdi:
Narsistik Kişilik Bozukluğu….
Konuyu araştırma aşamasında bu bloga ulaştım. Yazdıklarınız
beni tam anlamıyla sarsarak kendime getirdi. Bir tokat gibi geldi...
Bir kaç hafta sonra evinde sesini duyduğum kızın kim olduğu
da ortaya çıktı. Sosyal medyada herkese sevgili olduklarını duyurmalarıyla
kızın kim olduğunu öğrendim. Kendisinin yarı yaşında bir dansçı üniversite
öğrencisiydi. Sosyal medyasından anladığım kadarıyla dans, kız için büyük bir
tutkuydu. Benimki (N.), önce kıza dans eğitmeni sertifikası almış, sonra da bir dans stüdyosu
açmıştı. (eski karısı ve çocuğunun yaşadığı evi satarak aldığı parayla) Sosyal medyada birlikte güçlü olduklarına, gerçek aşkı bulduklarına,
aşkın önemine vs dair paylaşımlar yapıyorlardı. İkisi de mutluluktan uçuyordu
sanki. Kendimi ve bebeğimi çöpe atılmışız gibi hissediyordum. Bir yandan
okuduklarım, bir yandan karşımdaki manzaralar, kafam allak bullak nasıl bir
kabusun içine düştüm bilemiyordum.
Paylaşımların ardı arkası kesilmiyordu. Kısa süre sonra kıza
yüzük alındı. Evlenmeye karar verdiler. Ardından narsistin oğluyla dansçı
sevgilisinin yan yana fotoğrafı da sosyal medyada paylaşıldı. Benimle asla
tanıştırılmayan çocuk için kız instagramına “oğlum” yazmıştı. Ben bu kadar kötü
hissettiysem gerçek annesi ne hissetmiştir kim bilir. Dışarıdan bakan herkes
mükemmel çift gözüyle bakar ve imrenirdi onlara ve bu hallerine eminim. Ama ben
artık narsistin ne yaptığını anlayabiliyordum çok şükür. Ve bu durumda sadece
kız için üzülüyordum. Onun idealindeki erkeği oynuyor, her şeyi şimdi de ona
veriyordu. Kızın hayatını bir anda peri masalına dönüştürmüştü. Tıpkı ilk
başlarda bana yaptığı gibi. Kızınsa hiç bir şeyden haberi yoktu, ne başına
gelecekleri ne de karşısında ne tür bir canavar olduğunu bilmeden bulutların
üzerinde geziyordu.
Tüm bu olanlardan ve narsistlik ile ilgili öğrendiklerimden
sonra ona dair her şeyi tamamen hayatımdan çıkardım. Her yerde no contact dan
başka bu acıyı geçirebilecek hiç bir yol olmadığı yazıyordu. Onu her yerden
engelledim. Sosyal medyadan ortak arkadaşlarımızı çıkardım. Onu ve kız
arkadaşını stalklamayı bıraktım. Durumu kabullenmek ne kadar zor olsa da onun
bir hasta olduğunu, aslında hiç kimseyle mutlu ve sağlıklı bir ilişki
yaşayamayacağını, duyguları hissedemediğini sadece taklit ettiğini biliyorum.
Hala tam olarak yaşadıklarımı atlatabildiğimi söyleyemem ama en azından o acı
içinde kıvrandığım karanlık kabus dolu günler sona erdi.
Bu arada bir ay önce çıkan bir iş fırsatı vesilesiyle yurt
dışına taşındım. Burada her şey çok daha kolay, yeni bir çevre, yeni insanlar
bana çok iyi geliyor. Günden güne iyileştiğimi hissediyorum. İçimdekileri aynı
insan tipiyle karşılaşanlara örnek olsun diye son kez yazıyorum. Eğer böyle bir
insanla karşı karşıya olduğunuzu fark ederseniz durum beterin beteri olmadan
arkanıza bakmadan lütfen kaçın. Çünkü bu adamlarla olacak olan son çok nettir.
Yanında kalıp, garipliklerini görmezden gelmeyi tercih etseniz dahi bir gün mutlaka
parmağını gözünüze sokarak size gerçekte kim olduğunu gösterecektir. Bu nedenle ne kadar çabuk
vazgeçerseniz o kadar az zarar görürsünüz. Bundan sonrası için hepimize
sağlıklı, kaliteli ve sevgi dolu ilişkiler temenni ediyorum.
Herkese tek önerim var sezgilerinizi yabana atmayın. Aslında onlar erken uyarı sistemi dir. Bunlar çok çok çok korkunçlar
YanıtlaSilUstteki yazara sonuna kadar katiliyorum.
YanıtlaSilBunlar nasıl bu hale geliyor artık biliyoruz. Çocukken Aşırı ihmal veya aşırı pohpohlama... Bu şekilde 2 narsist tanıyorum. Burdakilerin beterini yapıyorlar.. Sanatçı Berdan Mardini'nin boşandığı karısı da bu hastalıkta. Düşünsene 9 sene aldatmış adamı. Sahte kimlikle evlilik bile yapmış. Adam durumu anlayana dek 2 çocuğu olmuş..
YanıtlaSil