12 yılımı nasıl heba ettim?


Onunla iş yerinde tanışmıştık. İşe yeni başlamıştım, sisteme giriş konusunda destek olacaktı. 3 gün boyunca “geldim, gelicem, geliyorum” diye beni bekletmişti. 3. Günün sonuna doğru yanımda çalışan diğer eleman sisteme erişim sağlamaya çalışırken sonunda “Sinan Bey geldi” dedi. Kafamı kaldırdım. Tatlı tatlı bana bakıp gülümseyen bir adam. O bakışları beni o an çok etkilemişti.

Kesin sevgilisi vardır diye düşündüm. O zamana kadar bizim departmana çağrıldığında 3-4 günde gelen Sinan Bey bizim oradan neredeyse çıkmaz oldu. Yanımdaki eleman bu adam senin için geliyor diyordu. Meğer ağzımı arattıyormuş. Öyle saygılı, öyle mütevazi, öyle harika bir duruşu vardı ki ben de gönlümü kaptırdım.  Görüşmeye başladık. Hayatımın en güzel, en mutlu dönemleriydi. İlgili, hassas, düşünceliydi. Hayatımda tanıdığım en mükemmel, en anlayışlı adamdı.

Bir sürü talip çıkıyordu bana ama gözümde kimse yoktu. Bu arada kendisi ailemle olan bütün sorunlarımı yavaştan öğrendi. Bunları da kendi lehine inceden kullanıyormuş ama haberim yok tabi. Yaklaşık 6 ay kadar görüştükten sonra fiziksel olarak yakınlaşmak istemeye başladı. Tabi korkuyorum, “olmaz” diyorum. “Beni sevmiyorsun”, “bırakacak başkasıyla olacaksın, o yüzden kabul etmiyorsun”, “beni kullanıyorsun” gibi sürekli dünya duygu sömürüsü yapmaya başlamıştı. Kötü hissediyordum. Ona olan sevgime inanmıyor, ne desem ne yapsam “sevmiyorsun, ispatla o zaman” diyordu.


Bir gün sürpriz yapacağını söyleyerek beni arkadaşına davet etti. Gittik beraber, arkadaşlarıyla tanıştım. Hepsi bana garip garip bakıyor, anlayamıyorum tabi o zamanlar. Sonra bir şekilde bizi baş başa bıraktılar. Sinan yine beraber olma isteğini yeniledi. “Olmaz, korkuyorum” dedim. Neler söyledim ama ne dediysem de dinletemedim. Saldırdı bana. Sonra da “bunun böyle olmasını sen istedin” dedi. Yıkıldım, derinden sarsıldım ama sevdiğim adamla oldu, zaten evleneceğim diyerek kendimi teselli etmeye çalışırken adam bir anda değişmeye başladı. Tavırları sertleşti, saygısızlaşmaya başladı. Ailemle olan sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getirmeye başladı. Olmayan sorunları bile var gibi gösteriyor ve bunu hep kendi çıkarına kullanıyordu. Ben yaşadığım tecavüzün etkisinden zaten çıkamıyordum. Ayrılmak istiyordum ama bekaretini kaybetmiş birini kimsenin sevmeyeceğini, kimsenin almak istemeyeceğini söylüyordu. Ama tabi bunu öyle bir söylüyor ki siz kendiniz bunu düşünüyorsunuz, onlar melek. Git gide küfürler, hakaretler havada uçuşmaya başladı. Günlerce aramaz ben arayınca da ne hakla onu arayıp rahatsız etmişim diye küfürler hakaretler savurur, sonra da “defol git hayatımdan, ne bok yersen ye” derdi. Ertesi gün görüşmeye çağırırdı. Yapma etme diye yalvaran ben olurdum. Kırılan ben, özür dileyen yine ben.

Bir gün ona evlenme konusunu açtım. “Ben bu şekilde yaşayamıyorum, ne istersen razıyım yeter ki evlenelim” dedim. “5 seneden önce evlenemem” dedi. Bu konuşmayla da birlikte artık işkenceleri canıma tak etti, ne olacaksa olsun dedim. Cesaretimi topladım, gerekirse kalan ömrüm yalnız geçsin yine de ayrılacağım dedim kendi kendime. Kararımı vermiştim, ancak sadece ona ayrılmak istediğimi söyleyecek cesareti toplamaya uğraşıyordum. İster istemez tavırlarıma da yansıyordu bu kararım. İnanın bu sefer de sizin hamlelerinizi sizden önce görüp ona göre davranıyorlar.



O sıralarda bir gün beni buluşmaya çağırdı ve “Serap, ben evlenmeye karar verdim” dedi. “Hayırlı uğurlu olsun, aferin iyi olmuş. Size mutluluklar dilerim” dedim. “Seninle evlenmeye karar verdim” dedi. Ayrılmak için fırsat kollayan ben, onun bu sözüyle bir anda havalara uçtum tabi. Ailesiyle tanıştım, her şey güzel geliyordu bana ama aslında bir yandan da beni yıpratmaya devam ediyordu. Hemen isteme oldu, söz nişan yapalım dediler. Nişan alışverişine çıktık, her şeyi annesi beğeniyor, alıyor bana yalandan onay verdiriyorlardı. Sinan ise hiçbir şeye müdahil değildi. “Beni bulaştırma, git kendin hallet” diyordu. Annesi nişan, söz düğün hepsini 3-4 ayda organize etti ve ben daha gözümü açamadan kendimi evli buldum.

Düğünden sonra balayına gittik. Orada daha ilk günün akşamında kavga etik, beni darp etti. Suratıma yediğim yumrukla giyinip aşağı indik, o şekilde oturduk. Ertesi gün yine kavga, yine itiş kakış. Balayı tatilimi bana zindan etti, gözyaşıyla geçirdim. Balayından sonra el öpmeye gittik, annesi kavga çıkardı. Bana saymadığı laf, demediği hakaret kalmadı. Düğünde o niye öyle yapmış, bu niye şöyle oynamış, birinin çocuğuna niye pasta istemişler, efendim teyzem takıda niye resim çekinmiş, yok efendim amcam neden kapıda misafir beklemiş. “Senin ne bozuk bir ailen var” dediler. Gözyaşlarıyla dinliyorum, konuşturmuyorlar bile beni. Anne oğul dikilmişler başıma benim ne iğrenç, ne pislik bir ailem var onu sayıyorlar. “Allahım, ben nasıl bir aileye düştüm böyle” dedim. Ama onlar iyi günlerimmiş.

Evliliğimizin ilk günlerinde hissettiklerim garipti. Aynı evde yaşıyordum sevdiğim adamla ama yabancı gibiydi bana. Varlığı beni hem korkutuyor, hem de tedirgin ediyordu.

İşten eve geliyoruz, “vay efendim çok açım çabuk yemek yap”. Eve gelip direk mutfağa giriyorum, o yayılıp yatıyor. Sofrayı seriyorum, o hazır yemeği yiyor. “Hadi, şimdi beraber olacağız” diyor. “Sofra” diyorum, “kalsın” diyor. Beraber oluyoruz. Hemen odadan çıkıyor. “Sen nasıl bir kadınsın, bu sofra hala burada neden duruyor? Senin gibi pis kadın görmedim”, hakaretler, hakaretler... Sofrayı topluyorum. Gelip mutfakta saldırıp zorla beraber oluyor.


Annesine gezmeye gidiyoruz, annesi bizi odaya kapıyor. Evde herkes var; annesi, babası, kardeşi, aile büyükleri. Annesi bana “siz beraber olun, oğlumu mutlu etmeden çıkma” diyor. Herkes salonda biz oğlunu memnun etmek için ne yapıyoruz. Utanıyorum, yalvarıyorum “ne olur yapma” diye. Annem sana ne dedi duymadın mı? Sonra sözünü dinlemedin diye kızar sana” diyor.

5-6 ay yine iyiymişiz. Süreç uzadıkça işkenceler büyüyor çünkü. 6 aydan sonra yanımda yatmamaya başladı. Bir gün gece uyandım porno izliyor. Benimle beraber olmuyordu o süreçte. “Ben varken neden bunları izliyorsun?” dedim. “Senden zevk almıyorum” dedi. Meğer o zaman aldatıyormuş beni. Ama ben saf saf içerde uyuyormuşum. Ayrılmak istediğimi söyledim. Yalvardı, ayaklarıma kapandı. “Sensiz yaşayamam, ölürüm biterim” dedi. Gözyaşları akıyor, adamı 2 senedir ilk kez ağlarken görmüşüm. Bende yelkenler suya indi tabi. Belli bir süre her şey güzeldi. Ta ki ben yine istediği kıvama gelene kadar.

O arada hamile kalmıştım. Zaten hamile bırakıp, beni onla kalmaya mecbur bırakmak için de çok çabalamış. İnsan hep yanlışlıkla boşalır mı? O zamanlar çok tecrübesizim, gözümü onla açmışım, inanıyordum. Hamileliğin 3 ayı bulunca benim işkencelerim daha çok arttı, çünkü kendince gidemeyişimi garantilemişti. İnsanların yanında mükemmel koca, herkes çok şanslı olduğumu söylüyor. O da zaten sorunlu olanın ben olduğumu iddia ettiğinden artık kendimin ruh hastası olduğuna inanmaya başlıyorum.

Hamileliğim sorunlu geçiyordu. Düşük tehlikem vardı, bu nedenle doktor beraber olmayı yasakladı. Kanamam oluyordu. Doktor 5 ayı doldurana kadar beraber olmayın dedi ama kim dinler. Adam bana sürekli tecavüz ediyor. Kafamı bastırıp zorla sokup boşalıyor ve pislik gibi davranıyor bana. Bedenimde bebeğim de bir yere kadar dayanabildi bunca tecavüzünden sonra 6 aylık doğum sancılarım başladı. Doktor bebeğin buna dayanamayacağını söyleyerek müdahale ile doğumu durdurdu. Serumlar, ilaçlar ve sürekli yatma mecburiyeti ile 6 aydan itibaren raporlu olarak istirahate alındım. Kalkıp yürümemem gerekiyor çünkü sancılanıyordum. Ama adamın umurunda değil. Eve geliyor “sofrayı ser”, “çay getir”, “meyve yıka”, “kahve yap”. Köle gibi döndürüyor önünde, sanırsın doktor olaya dikkat etmezsek bebeği kaybedebileceğimizi onun yanında anlatmamış.


Çocuğu istemediği için esasında sürekli zarar vermeye de çalışıyor bir şekilde. Doğum sancım var, arkadaşı bizde, elimde çayların tepsisi sancıyla o an kımıldayamıyorum, geçince yavaş yavaş çayı servis ediyorum. Arkadaşı utandı artık “Yenge tamam sen otur, iyi görünmüyorsun ben yaparım servisi” dedi. Benimki atladı oradan “ne gerek var ya yapıyor işte bırak yapsın” diyor. Arkadaşı “Görmüyor musun oğlum kızın sancısı var?” dedi. “Ben nerden bileyim sancı olduğunu, deseymiş madem” diye arkadaşına bağrındı. Arkadaşının bana acıyan gözlerle bir bakışı vardı ki sormayın. Arkadaşı sayesinde o gün o halde onun işkencesine maruz kalmaktan kurtuldum. Sancım olduğunu görmedi mi görüyordu ama beni o halde yalnız başıma sokağa bile gönderdi.

Bu halde 9 ay geçirdim. Bebeğimi sağlıkla kucağıma aldım çok şükür. Ama o kadar stresli bir hamilelikten sonra o bebek uyur mu asla geceleri uyumadı. Sabahtan akşama kadar beyim eve gelince bana ve çocuğuma zarar vermesin diye deli gibi ev işi yapıyordum. Her yeri resmen kırklıyordum. O eve gelmeden çocuğa oyuncaklarını bile toplatıyordum yoksa kıyametler kopuyordu. Gece uyku yok, gündüz uyku yok. 1,5 sene günde bölük pörçük uyduğum 2-3 saatlik uykuyla dayanmaya çalıştım. Olur da o gece çocuk uyursa zaten o zamanı da adamın keyfini yapmaya harcıyordum. Çünkü kadınlık vazifem. Hafta sonu bir gün “yalvarıyorum, ne olur 1 saat deliksiz uykuya hasretim, 1 saat bak çocuğa uyuyayım dayanamıyorum artık uykusuzluğa” dedim. “Bana ne, ben bütün gün çalışıyorum sen evdesin gündüz uyurken çocuk yat uyu” dedi. Bir gün artık dayanamadım, çocuğu uyuturken ben de uyumuşum yanında. Akşamüstü uyandım, kalktım hemen ama yemek yetişmedi. Eve bir geldi, sofra hazır değilmiş diye kıyamet koptu. Sen nasıl bir kadınsından başlayıp, hiçbir şeyi doğru düzgün yapamama kadar bir dünya laf söyledi. İçim buruk alelacele serdim sofrayı. Hiçbir şey olmamış, sanki az önce onca hakareti o etmemiş gibi oturdu, yemeğini yedi.


Bunca şeye ve uykusuzluğa psikolojim artık dayanamamıştı. Birkaç gün sonra evde hep beraber oturuyorduk, bir anda hiçbir şey demeden çocuğu bıraktım halıda, kalktım banyoya gittim, kapıyı kitleledim ve intihar ettim. Sadece uyumak ve biraz huzur istiyordum. Gözlerimi açtığımda panikle beni sarsıyordu kendime gelmem için. Oğlum ise korkmuş, ağlıyordu. O gece beni kurtardı, Allah çocuğumun yüzüne bakmış yine. Aynı dönem artık geceleri eve geç gelmeye başladı. “İşlerim çok yoğunlaştı, sen de evde tek kalma istersen” diyor. Beni ailemin evine gönderiyor, gönderirken de “ailen sana destek olur biraz dinlenirsin hem” diyordu. Tabi ben de gidiyordum birkaç gün ailemle kalıyorum. O arada dinlenmeye, uyumaya çalışıyordum. Zaten ailem onu öyle çok seviyordu ki bir şey demeye kalksam “Sinan birtane” derlerdi. Asla laf söyletmiyorlardı, hatalı ve kusurlu olan hep bendim. Çünkü beni nasıl çıldırtacağını çok iyi biliyordu. Herkesin içinde beni delirtecek bir laf eder, ben çıldırıp bağırınca da süt dökmüş kedi gibi “bakın kızınız deli ama işte ben idare ediyorum” imajı çizerdi. Tabi ki herkesin gözünde sesi çıkan, damada kötü davranan hep bendim. Bu arada aile ziyaretlerinden her döndüğümde evde kadın saçları buluyordum, iç çamaşırlarımın kurcalandığını görüyordum ama hepsine bir kılıf buluyordu. Suçlu benim arkadaşlardı, savruklardı, geliyorlar eşyalarını bırakıyorlardı, sonra da biz kötü oluyorduk çünkü benim mükemmel kocamda herkesin gözü vardı. “Bak benim peşimde bir dünya kadın var, ama ben seni çok sevdiğim için bakmıyorum” diyordu. Zaten o kadınlar benim evimde, benim yatağımda, benim çamaşırlarımla koynuna da giriyorlarmış haberim yok.

Gece eve geç gelmelerini artık sabahlamaları, bazen de günlerce gelmemeleri kovaladı. Arkadaşlarla erkek erkeğe çıkılan ama hep tek atılan resimler vs neler neler. Asla ben o aramadan onu arama hakkına sahip değildim tabi bu arada. Ararsam eğer, “sen ne biçim kadınsın, yapıştın kaldın üstüme, rahat bırak beni” gibi hakaretlere maruz kalıyordum. Benim ondan başka hayatım yok muymuş? Kene gibi ona yapışıp ondan besleniyormuşum. Bıkmış artık benden falan filan o an ağzına ne gelirse sayıyordu. Ve hiçbir zaman bunlar için özür dilemedi. Kırıldığım ve küstüğüm zamanlar oldu, küstüğüm için daha büyük hakaretler işittim. “Dengesizsin, ruh hastasısın, hiçbir şeyden memnun olmuyorsun” gibi… En sonunda da “keyfin bilir, suçlu olmadığım bir konuda senden özür dilemeyeceğim, ister konuş ister konuşma” der küserdi. Haydaa kalbi kırılan ben, ne olur affet beni diye yalvaran yine ben.

Zamanla artık beni beğenmediğini, istemediğini de söylemeye başladı. “Sen de kadın mısın? Sana bakınca şehvet duymuyorum, odun gibisin, ha sen ha şişme bebek benim için hiçbir fark yok” diyordu. Liselilere ilgi duyuyormuş. Liseli kızlar ona seksi geliyormuş. Bana liseli kız fantezileri yaptırıyor ve sadece onun istediği o kıyafeti giyersem memnun oluyordu. Onun dışında hangi gecelik, hangi çamaşırı giysem bir dizi hakaret işitiyordum. Zaman oldu artık onunla beraber olmaktan da nefret eder hale geldim. Ne yaparsam yapayım memnun olmayan yüzündeki ifade asla değişmeyen bir adama yapacak şeylerim tükenmişti. 
Sapkın fanteziler peşine düşüyordu sürekli. Bir gün kırbaç, kelepçe ve deri kıyafetlerle geldi. Giydirtip üstüme bir güzel de kırbaçladı. “Acıyor, yapma” dedikçe “Acıyor mu?” diye sorup “evet” dediğimde tekrar vuruyordu. Zaten bütün cinsel hayatım şiddetle geçmiş şimdi daha iyi anlıyorum. Canımı yakmak için ve beni acıyla inletmek için çok çabalardı. Vururdu sürekli “bağır” derdi. “Çocuk var, konu komşu var” dedikçe bağırtana kadar vurmaya devam ederdi. Sonunda da kendini tatmin ettirir, yatar uyurdu.

Çocuk 2 yaşına geldiğinde artık biz onun bizden ayrı yaşadığı lüks hayat yüzünden epey borç batağına girmiştik. (ee elin kadınları tatiller, gece barlar, sosyetik yemekler olmadan yatmıyorlar) Bu sefer bana artık “sen de çalış evde çok bunaldın” demeye başladı. Bir iki üç bu artık bir tavsiyeden çıkıp bir zorunluluk halini almaya başlamıştı. “Çalışmak zorundasın” diyordu. “İstemiyorum” dediğimde de “ama sen evde oturacak bir kadın değilsin” diyordu. Neyse bir şekilde işe başladım ama aldığım maaşla sadece onun bankalara olan borçlarını ödüyordum. “Bunca para nereye gidiyor?” diye hesap sormaya kalksam, “Onca çalışıp size bakıyorum, sen çalışmadığın zamanlarda da sana baktım. Hiç mi kendimi mutlu edecek bir şeyler yapmayayım?” diyordu. Ama adam bana işteyim diyor kredi kartı ekstresine bir bakıyorum falan yerde filanca barda afaki ücretler ödenmiş. “Bu ne?” dediğim zaman da “arkadaşlar bana elden ödedi, ben karttan ödedim” diyor. Ama ortada para yok. Nerede diye sorma lüksüm var mı sanıyorsunuz? Sıkıyorsa sor. O ne derse sorgulamadan kabul etmek zorundayım.


Artık psikolojim, iş, çocuk, ev üçgeninde koşturmaktan iyice bitmişti ki bana “psikoloğa git sen iyice kafayı yedin” dedi. Tabi ki gece çocuk bakıp sabah işe gidip hafta sonu da yine o uyusun diye çocukla ilgilenmek zorunluluğum vardı ve bir gün de ben uyuyayım dediğimde o çalışıyor, çok yoruluyor, o yüzden uyumalı muhabbeti oluyordu. Ben de çalışıyorum dediğimde “sen annesin alışkınsın” diyordu. Hem onun annesi her şeye yetişiyordu. İşine gelen her şeyde annesiyle karşılaştırılıp sınıfta bırakılıyordum. Mükemmel annenin mükemmel oğlu. Asla oğluna toz kondurmayan annesine “Anne Sinan eve gelmiyor” dedim bir ziyaretimde, bana “çünkü sen kadın olup oğlumu eve bağlayamadın” diyerek yine suçlu olanın ben olduğum ima edilerek konu sonsuza dek kapatıldı.

Psikoloğa yaşadıklarımı anlatamadım. Çünkü suçlu olan bendim, eşimin sapkın isteklerini yerine getirmiyordum. Arkadaşlarımdan birilerini eve getirip üçlü takılmamıza müsaade etmiyordum, onun bulduklarını eve almasına izin vermiyordum. “Sana erkek getireyim” diyordu, olmaz diyordum. Ne dese ne istese olmaz. Ama bütün evli çiftler ilişkilerine heyecan katmak için yapıyordu bunları o bana çatmıştı çata çata ve çok mutsuzdu. Hayal kırıklığına uğratmıştım onu. Rezil bir insandım. Doğal olarak psikologla ilerleme kaydedemedik. Bir noktadan sonra benim terapiye ihtiyacım olmadığını söyledi ve seansları bitirdi kadın.

Bir süre sonra artık evliliğimiz tamamen bitme noktasına geldi, yine kavga ettik. Bavulu topladım, çocuğu aldım gidiyorum. Buldu sokağın ortasında bizi. Arabayı bıraktı yolun ortasında indi, ağlıyor. “Bırakma beni, sensiz yaşayamam” diyor. Çocuğu da buna alet ediyor. Zaten sizin için asla bir şey yapmamış birinin sokak sokak sizi arayıp bulması bile sizi öyle çok mutlu ediyor ki… Tabi ki tekrar döndük eve. 1 hafta her şey çok güzel mükemmel hatta. “Tamam” diyor insan, geçti gitti kötü günler. Sonra sizi mutlu görünce onun içindeki mutsuzluk depreştiği için sizi alt üst edecek bir hamlede bulunuyor hemen.


Bu yıllarca böyle sürdü. O arada oğlumu tek başıma büyüttüm çünkü haftada 1 gün anca yüzünü görebiliyorduk. Hayatında asla öncelikli olmadım. Önce arkadaşları, sonra telefonu, sonra işi, sonra bilgisayarı sonra bizdik. Çocuk gibi akşama kadar oyun oynardı. Sofrada yemek yeriz, hiç yüzüme bakmaz telefondan başını kaldırıp. Akşam salonda otururuz, telefonda birileriyle yazışıp gülüşür falan ama mümkün mü “o kim?” diye sormak ya da telefonuna bakmak. Zaten tuvalette dahil olmak üzere her yere telefonla gidiyor. Gece de bulunmuyor o telefon nereye giriyorsa. Bir gün oğlum almış elinden oynuyor telefonla çaktırmadan aldım bakacağım ya kilit koymuş. Zaten hemen yetişti peşinden elimde telefonla yakalandım. “Şifre yapmışsın” dedim. “İşyerinde masamdan alıp kurcalıyorlar, o yüzden koydum” dedi. “İstersen söyleyeyim sana şifreyi, benim senden gizlim saklım var mı aşkım, aşk olsun” falan. Yine geri adım atıyorsunuz haliyle. Zaten o da bunu çok iyi biliyor.

Hastalık hallerinde eşinizin size bakmasını bekliyorsunuz haliyle normal bir insan olarak. Ama normal bir insanla evli değilsiniz bakması bir yana dursun sizi işkence etmese bari. Hastayım eve misafir çağırır misafir ağırlatır. Üstelik “yenge hastaysa gelmeyelim biz abi dinlensin başka zaman geliriz” derler. “Yok ya gelin gelin bir şeyi yok onun” der. Ben o halimle misafir ağırlarım. Zorla yemek yaptırır, açım ben yemek yap diyerek. Yaparım sofrayı da sererim yeter ki ses etmesin diye ama oturup yemekleri koymaz su vermez. Bütün bu hizmetlerini de yapmanı ister. “Yemek yemeye de oturmaya da takatim yok, Allah aşkına izin ver gidip yatayım” derim. Yalnız mı yesin paşam yemeğini? “Bana trip mi atıyorsun, yiyeceksin” diye zorlardı. Son zamanlar gidip yatardım artık izin beklemeden. Ama o sofra yediği gibi kalır. Yemekler ocağın üstünde kalır. Sonra da onları toplamamışım diye gelip kavga çıkarırdı. Bir kere dedim ki “be mübarek adam, hasta yatağımdan kalkıp yemeği yaptım, sofrayı kurdum, yemeğini servis ettim, yediğini de toplayıver bir zahmet ne olur?” Nasıl ona öyle bir şey söylerim. Yine kavga, yine hakaretler. “Bu benim işim değil, kadın işi” derdi. Onun tek işi yemek, gezmek, yatmak, seks yapmak. Geri kalan her şey için kölesi var.


“Ben sizin için milletin ağız kokusunu çekiyorum, sırf siz aç kalmayın diye, yaptığın nankörlüğe bak” derdi. Eve bakmak da benim görevimmiş. Adama bakmakta. Dedim ki “Bu istediğin hayatı zengin adamlar bile sunmuyor karılarına. Kaldı ki sen erkeksin.” Bana dedi ki “sen bencil pisliğin tekisin, ne kadar çabalarsam çabalayayım bunu görmeyeceksin” diye saydı da saydı. Artık bende bir problem olduğuma inandım iyice adam çabalıyordu, görmüyordum, isteklerim hiç bitmiyordu (sevgi, şefkat, insanca muamele, kaliteli zaman geçirmek), kocamın isteklerini yerine getirmiyordum, kendime bakmıyordum ama adam yine de benim için çabalıyordu. Bütün bunlara ek olarak ateşimin çok yüksek olduğu zamanlarda özellikle beraber olurdu o zaman daha sıcak oluyormuş daha çok zevk alıyormuş.


Bu süreçte oğlum iyice büyüdü artık bana engel teşkil edecek bir durumu kalmadı ve ben yine ayrılık kararı aldım. Öncesinde yıllarca bir çocuk daha yapalım demiştim kabul etmemişti. Adam ben ayrılmak isteyince ortaya 2. çocuk fikrini attı. Arkadaşlarına bebek görmeye gittik, “baksana kucağına çok yakıştı, seni böyle görmeyi özlemişim” falan diyor. Ama ben daha yeni deliksiz uykulara kavuşmuşum artık çok emin değilim istediğimden. O istiyorsa olur elbette. Ben ikna olmadım tabi. Aldım karşıma dedim “ben çok yoruldum bir çocuğa daha gücüm yok benim. Yine eve gelmeyeceksen, yine umursamayacaksan, hiç olmasın daha iyi.” Ama zaten amaç beni eve bağlamak çünkü oğlum kocaman olmuş beraber çıkıp dışarda faaliyetlerde bulunuyoruz, kendimizi mutlu ediyoruz. Çok az bütçeyle çok şeyler başarıyoruz işine gelmiyor. Söz verdi ilkinde yaptığı hataları yapmayacak, zaten köpek gibi de pişman. Değerimi anlamış, beni ne kadar çok sevdiğini bensiz yaşayamayacağını anlamış. O kadar az koklatınca ilgiyi az bir ilgi gösterse deli gibi seviniyorsunuz.

Mesela ne zaman yorulup bitirmek istesem alıp tatile götürürdü. Beni aldattığında bir seferinde eve bir buket çiçekle geldi. Adam beni aldatıp yakalanıp üstüne eve getirdiği çiçek için de “özür olarak getirmedim haa içimden geldi de getirdim. Ben duygusal bir şey yaşamadım seni aldatmadım” diyerek verdi. Ve evet ben yine affettim.


Gerçekten suçlularsa ve yakalanmışlarsa onlardan iyi davrananı olamaz. Gelinciğin yüzüne üflemesi gibi sarhoş oluyor insan. Bir anda o eskide yaşattığı iyi duyguları yeniden yaşatacağına, mutlu edeceğine dair ümitler yeşertiyor içinizde. Ağzınıza yine bir parmak balı çalıyor. Siz yine bir gazla ilişkinize yeniden tutunuyorsunuz. Çünkü siz onu tanıdığınızda nerelerden yaralı iseniz sizi oralardan yakalıyor. Sanıyorsunuz ki derdinizin dermanını buldunuz. Televizyonda bahsediyorlar ya ilk doz içince uyuşturucunun o verdiği hissi tekrar yaşamak için yine kullanıyormuş insan, ama sonra hiç öyle olmuyormuş. Narsistte de durum aynısı, uyuşturucu gibi içten içe de çürütüp tüketiyor insanı.


Annesine de beni sürekli ezdirdi. Evimin her şeyine karıştı. Kendi çeyizinden kalma yırtık havluları evime getirdi. Milletten aldığı eski yamalı çarşafları yatağıma serdi. Sonra da herkesin içinde “zevksiz, beceriksiz” gibi sözlerle kendi serdiği çarşaflar için beni eleştirmeye başlardı. “Yeni gelinsin insan yeni yeni serer oturur” diyorum, o kadar anlatıyorum ama yok, o esnada istediğinizi diyin haklı çıkma ihtimaliniz yok. Ve o çarşafları çıkarıp yenisini serdiğimde de “benim getirdiğim çarşafı beğenmedin demek” diye başlayan duygu sömürüsünden ibaret cümleler kurar ağlardı. İnsanın duygularıyla aklıyla ancak bu kadar oynanabilir. Benimle her konuda yarıştı. Aynı bluzu, aynı pantolonu aynı ayakkabıyı, aynı terliği giyerdik. Ve bu bile başkaları yanında başka, baş başayken başka konuşma mevzusuydu. Kendi 18lik kıyafetler giydiği halde bana nene gibi geziyorsun neden benimle aynı kıyafetleri giyiyorsun derdi. “Anne sen aldın ya” derdim. Orda yokmuşum gibi davranırdı. Beni annesine karşı hiç savunmadı. Aksine onunla bir olup yerdiler. Annesi iftira atar, onun gerçek olmadığını bildiği halde ona inanırdı. Neden diye sorduğumda “annem ağlayarak anlattı, sen ağlamıyorsun” derdi.

Bir şekilde onun istediği oldu ben hamile kalmayı beklemediğim bir dönemde hamile kalmıştım. Halbuki onu çocuk yapmamaya ikna etmiştim, seni kaybetmek istemiyorum bak ilişkimiz çok güzelleşti, ne olur böyle devam edelim demişim, “olur” demişti. Sonra da nasıl olduysa hamile kaldım, Allah Allah bak sen şu işin garipliğine… ilk 3 ay yine bebeği aldırma ihtimalime karşı iyi davranmak için kendini zorluyordu. Ama sanmayın iyi davranıyor. Sadece kötü davranmıyor. Tansiyon problemleri yaşıyorum olmadık yerde düşüp bayılıyorum. Ailesi bizdeydi. 2 hafta izne çıkmış babası yaz ayı. 4 aylık hamileyim. Sabah kalktım tansiyondan gözlerim görmüyor. El yordamıyla gittim 2 lokma yedim. Eşime “çıkalım” dedim, zor zar ayakkabılarımı giydim ama karanlık, gözümün önünü zar zor görüyorum. Nefes alamıyorum sanki göğsümde biri oturuyor. Kapıdan çıktık asansöre bindim artık hiç nefes alamıyorum düşmüş bayılmışım. Eve taşımışlar babasıyla, kendime geldim başım fır fır dönüyor. Hastaneye geçtik serum takıldı biraz normale dönünce istirahat için rapor verdi doktor “2 gün dinlen” dedi. Zaten o gün Perşembe. Biz eve dönene kadar bizimkiler bavulları arabaya koymuş, üstlerini giyinmişler. Biz gelir gelmez “iznimiz bitti bizim gidelim, sen de şuan iyisin yat sakın bayılma tekrar, tek başına uyu” diyerek gittiler. 2 gün sonra bir baktım cumartesi günü sabah whatsaptan resim atmışlar, tatildeler. Aradı sonra da dedim “hani izniniz bitmişti?” “Ya orasını karıştırma şimdi” dedi. Bu arada annesi bana fazla bakmaması konusunda tembihleyip gitti. Sanki çok ilgili bir oğlu varmış gibi. Sürekli olarak oğluna onu kullandığımı kendisini bana kesinlikle kullandırmaması gerektiğini, her şeyi benim yapmam gerektiğini söylerdi. Annesiyle 1 hafta görüşmese o hafta aramız bir derece iyi oluyordu. Kötü davranmayı bırakıyor, canımı acıtmıyordu. Annesi geldiyse, biz gittiysek ya da telefon açtıysa o zaman erkek olduğunu annesine kanıtlama çabasına girer mutlaka aşağılar, hor görür, küçük düşürür, bağırıp hakaret ederdi. Eve gelmemelerin en yoğun yaşandığı dönemlerde yine annesi ile görüşme dönemleriydi.

Bu arada yaş 30 u geçti artık ereksiyon problemi yaşıyorum diyor adam, ben de 30 dan sonra cinsellik bitiyor sanıyorum. Hazır ben hamileyken o bulmuş bile yeni birilerini, iş yerinden hem de. Bekarmış benim adam ya huu!!… Artık ben nasıl bir bırakmıyormuşsam adamı. Ofise gidiyorum arada ziyaretine gittim birkaç sebeple hatun beni azarlayacak neredeyse, halbuki bir samimiyetimiz bir sohbetimiz vardı bizim daha önce, birkaç ortak buluşmalarda karşılaşmış tanışmıştık. “Ne oluyor buna?” diyorum, “kıskanıyordur güzelliğini ne bileyim” diyor geçiştiriyor. Tabi ben saf, inanıyorum. (Neyse bir gün bir yerde müdürünü gördüm dedim ki “o kızla aynı ortamda çalışsın istemiyorum. Eğer o kız gitmezse Sinan işten çıkacak.” Tabi kızın birimi değiştirilmiş bunun üzerine, bana demedi o zaman. Günlerce eve gelmemeler başladı bu süreçte. Eve geldiğinde de mutlaka işkence ederdi. Kafamı yatağın kenarına bastırıp kollarımdan ters şekilde tutup hareket edemeyecek hale getirip tecavüz ederdi.


Anal isteği tavan yaptı o dönemde. Her fırsatta girişimde bulunuyor, tekme tokat birbirimize giriyoruz. Git diyorum ya yap beni rahat bırak yeter ki bak buna da ses etmeyeceğim artık yeter ki bana bu işkenceyi etme artık. “Bunu seninle yaşamak istiyorum” diyor ya kabul edeceğim ya zorla olacakmış. Sapkın cinsel objelerle eve gelmeye başladı yine. Kırbaçlar, göz bağlama bantları, kelepçe, sadist cinsellik ürünleri hep. Üzerimde deniyor hepsini özenle ve bana acı verdikçe daha çok yapıyor. Bırak dedikçe daha sert vuruyordu. Kendine de bir şeyler sokturmaya çalışıyordu. Adam git gide sapkınlığın dibine vuruyor, beni de çekmek için sürekli çaba harcıyordu. Yok efendim “arkadaşlarından birini ayarla, ikinizle aynı anda olmak istiyorum” diye sürekli baskı yapıyordu. İsim isim soruyor o olmak ister mi? Buna benden bahset bak bakalım beni ister mi falan. Ben kabul etmedikçe “ben birini buldum tamam dersen haber bekliyor gelecek. Kabul edersen ben 2 erkekte isterim.” “Hayır” demekten yorulmuşum artık. Üstelik kabul etmediğim için sapık olan da benmişim. Kadın olarak kocamı mutlu etme zorunluluğum varmış. İsteklerine karşı gelerek günaha giriyormuşum. Her koca bunu istermiş, ne varmış ki? Seks hayatımızı eğlenceli hale getirmeye çalışıyormuş sadece.

Yine hamileyken bir gün iş yerinde bayılmışım ambulansla hastaneye kaldırmışlar. İş arkadaşlarım başımda toplanmış, hamileyim diye korkuyla getirmişler hastaneye. Hepsi bekliyor endişeyle başımda. Onu da aramışlar ama umurunda mı? Gelmedi. 3 serum yedim, tansiyonum düzelmiyor zaten böyle bir kocayla ne mümkün? 3. serum biterken lütfetti beyim göründü acilin kapısında. Sanki saatlerdir başımda bekleyen oymuş edasıyla millete “size gerek yok gidin” diyerek dağıttı. Millet de kocası geldi artık diyip içi rahat ayrıldı. Ayağa kalkamıyorum başım öyle bir dönüyor. Doktor “3 ilaçlı serum verdim, eve götürün istirahat etsin” dedi. Kolunda zar zor yürüyorum, ayakta duracak halim yok ama beni eve minibüsle götürdü. Eve geçtik, yatağın kenarına oturttu beni. Elbisemi çıkarıp uzanmama yardım edecek sandım. Elbisemi sıyırdı, beni yatağa fırlattı, sonra da tecavüz edip “işte şimdi bir şeyin kalmaz, senin ilacın bu” dedi. Giyinip gitti. Eskiden tecavüzlerinden sonra ağlardım artık tecavüz bile gözümde normalleşmeye başlamıştı. Ağlamadım gücüme gitti ama artık ağlayamıyordum. Birkaç saat sonra eve geldiğinde daha iyi haldeydim ve yüzsüzce “ben sana derdinin o olduğunu söylemiştim” diye yineledi.


Hamilelik içinde aldım bunu karşıma ve doğuma kadar bekleyip eğer değişme göstermezse doğumdan sonra bitireceğimi söyledim. Hemen psikolog arayışına girdi tabi ki yalandan. Buluyorum söylüyorum bahane buluyor adamlara. Tabi ki gitmedi. Ben doğum yaptım yine. Geldim çocukla eve, evde büyüğü de var. Yine uykusuz geceler. Ama bu abiye göre uyuyor çok şükür. Yine arazi adam, yok evde. Eve para bırakmıyor, ekmek almaya para yok, faturaları ödemiyor, kışın ortasında buz gibi evde çocukla yorgan altında kalakalıyorum. Sorunca da “unutmuşum geçen baktığımda daha gününe vardı” diyor. Daha gününe vardı dediği faturanın üstüne 2 fatura daha gelmiş ve hiçbiri ödenmemiş. Buz gibi evde oturuyoruz öyle. Ama ben hala her şeyde onu haklı buluyorum. Çünkü ben haklı olamam ben komple hatayım. Fatura ödenmemiş madem ben ödeseymişim. Her şeyi de o mu düşünecek. Bugün hangi hatuna yazsamın dışında neler düşünüyordu acaba?

Artık ciddi ciddi ayrılığı koydum kafama. Ama kusurlu benim ben mutlu olmayı bilmiyorum, sorumluluk da alamıyorum. Yoruldum, bari anama babama sığınayım dedim. Araştırmaya başladım ayrılıktan çocuklar nasıl etkilenir? Sürdürmek mi doğru ayrılmak mı? Bizimki gibi evliliklerin bitmesi daha hayırlı diyor uzmanlar. Cesareti topladım ayrılmak istediğimi söyledim.

Aa tabi ben size yeni doğum yapmış dikişli halimle tecavüze uğradığımı anlatmadım değil mi? Evet “acıyor yapma, ne olur” dediğim halde o ara boşta kalmış olmalı ki bana sarmıştı. O yaralı halimle yaptı. Ne olur bir an önce bitir bari dedikçe de sus konsantre olamıyorum diyerek uzattı. Tabi ki benim yaralarım normalden 2 kat daha uzun sürede iyileşme gösterdi. Neyse ben ayrılalım diyince adam çoluk çocuk dinlemedi yürüdü üstüme odada ne varsa fırlattı attı sağa sola sonra da kabul etmedi ayrılığı. Neden çünkü bir narsisti siz terk edemezsiniz ancak o isterse sizi terk eder. Bu arada okuduğum şeyler ilişkimiz hakkında şüphelerimi çoğalttı. Güvendiğim bir arkadaşımı aradım bir iki şey sormak için. Tabi daha ilk sorumdan itibaren arkadaşım benimkini bana saydı. Şunu yaptı mı bunu istedi mi? Her şeye cevabım “evet”. Derhal ayrıl o adamdan dedi. Ama kabul etmiyor. Neyse ben bunla artık konuşmuyorum. Bu da bana küs 10 sene olmuş hayatıma gireli, ben ona ilk kez küsmüşüm. Küsünce gidip yapışmamışım affet diye. 10 günden fazla sürdü bu iş ama o ayrılalım muhabbetinden sonra küsüz. Sonuç olarak dedi ki “Serap ben ayrılmaya karar verdim. Bu ilişkide mutlu değilim. Sen benim için yeterli bir kadın değilsin.” Bir dünya aşağılayıcı sözden sonra ayrılık kararımızı netleştirdik. “Ama boşandıktan sonra söyleyelim herkese” dedi. Hemen protokol hazırladı, anlaşmalı boşandık. Aileme nasıl diyeceğim bilmiyordum. Buna evden gitme diye yalvarmaya başladım yine. Ev tutmuş tabi kızları eve rahat getirecek benim haberim yok, eşyalarını düzmüş. Ben de anneme durumu anlattım, “babama da söyle” dedim. Barıştırmaya diye geldiler ama boşandık dedim. O zaten hazırladığı evine kıyafetlerini alıp gitti o gün. Bir de ona kalan kıyafetleri de yıkayıp ütüledim haa. Tabi ki ailem beni yalnız bıraktı gül gibi damadı elimden kaçırdığım için. 2 çocukla kalakaldım tek başıma. Çocuğa bakan yok, çalışamıyorum. Zaten büyük oğlum okula gidiyor, ailemin evine gidemiyorum. Onlar da gelmiyor. Oğlum bu süreçte bana çok destek oldu. Kardeşini oyaladı, ben ev işlerini yaptım.

Boşandık çilem bitti mi tabi ki hayır. Çalışamıyorum çocuklardan dolayı ama uyanık protokolü kendi lehine hazırlamış ben de bitsin de kurtarayım diye imzalamışım. Çocuk biraz büyüyene kadar idare edip sonrasında kreşe başlatıp işe girdim. O süreçte bankaya borcum boyumu aştı, çocuklar hasta oldu destek görmedim, ben hasta oldum destek görmedim. Koca dünya da yalnız kalmıştım sanki.


Öldürüp kendimi kurtulsam çocuklarıma kimse sahip çıkar mı bilmiyordum. Tek neşe kaynağım oldular. Bu süreçte beni daha çok maddi zarara uğratmak için elinden geleni de yaptı. Sonra “dön bana” dedi. “Dönmem” dedim. Tecavüz etti. “Her isteğini kabul ediyorum dön yeter ki” dedi. Ama içimde şevk kalmamış artık. İstemedim. Bana dön diye yalvarıyor mesajlar nağmeler (bunca sene görmemişim mutlu da ediyor). Ama akşamına gelip sevgilisinin resimlerini gösteriyor, mesajlarını okutuyor. Bana 1 güzel söz yazmış adam ama ona döktürmüş. Kıskanmam hoşuna gidiyor. Beni zamanında kandırmak için ne kadar stratejik hamleler yaptığını, şimdi zekâsıyla tekrar beni etkileyip yine kendini iyi hissetmek istediğini söyledi. Diğer istediği kadınları elde etmişti ama beni tekrar pervane etmek istiyordu. Ama içimden gelmiyordu onunla olmak. Uzaklaşamıyordum da. Boşanalı 2 sene oldu. Bu süreçte de defalarca tecavüzüne uğradım. Çocuklarını görmeye gelmiyor. Alıp evine götürmüyor. Ağladıklarında ben eve çağırınca da gelip bir şekilde ya taciz ediyor fırsatını da bulursa taciz tecavüzle bitiyor. Eski karısından izin alacak değil ya?! Yine bu süreçte yaptığı ajitasyon ile duygularınızı karıştırıp size kötü hissettiriyor. Tecavüz ediyor çünkü ona seksi görünüyorum, yine ben suçluyum. “Eşofmanla mı?” diyorum, “seks deyince aklıma sen geliyorsun” diyor. Yalana bakar mısın? Öldürmek istediğim çok günler oldu onu. Ama çocuklarım için yapamadım. Şuan hiçbir şekilde görüşmüyorum ama bana zarar vermek için uzak bile olsa mücadele etmeye devam ediyor. Çocuklarımı tek başıma büyüttüm, borçlarımı tek başıma ödüyorum. Kimsem yoktu Rabbimden başka. Ama iyileşiyorum artık. İlişkide bağımlı bağlanma modeli varmış bunları değiştirmek için terapiye gidiyorum. Terapi bu sefer her şeyi anlattığım için etkili oluyor tabi ki. Burada yazmaya utandığım şeyler yine bende kalsın. Ama tavsiyem sizi üzüyorsa bir insan uzak durun. Evlenince, çocuk olunca, 2. Çocuk olunca değişmiyor düzelmiyor daha kötüleşiyor.

Son olarak eğer ailenizden böyle gördüğünüz için benim gibi narsist biriyle olmuşsanız bunu fark etmediğiniz sürece yine bu tip birine gidiyorsunuz. 11 ay bir küs bir barış bir ilişkim oldu. Kocama benzer davranışlar sergiliyor, uyarınca beni o manyağa mı benzetiyorsun ben psikoloğum diyor kavga ediyor ve küsüyor. Diyorum ki “bak beni en iyi senin anlaman gerek kalbim kırık, yaralarım derin burası acıyor dokunma diyorum sana daha çok oraya oynuyorsun.” “Benim peşimde onca kadın var, ben seni istediğim için bunca aydır çabalıyorum ama sen yine de anlamıyorsun. İsteklerime saygı göstermiyorsun. Başka kadınlarla yatabilecekken senin hazır olmanı bekliyorum. Yine de sevdiğime inanmıyorsun bıktım artık” diyor. “Benimle uğraşmak zorunda değilsin, sana güvenmeden adım atmayacağımı söyledim bırak beni diğerleriyle ol” diyorum “ben senin çıplak resmine bile razıyım, yeter ki sen ol karıcım” diyor. Bir anda öfke 100 den 0 a iniyor allak bullak oluyorsun. İstediğini almak için mücadele etmekten vazgeçmiyor. Bunu niye yazdım. Bu adam okumuş “psikolog” olmuş ve düşünün öbürünün el yordamıyla bulduğu yöntemleri o biliyor. Daha kuvvetli baskı uyguluyor. Ve hayatınızdan çıkarmanız daha zorlaşıyor. Statüsüne aldanıp kendinizden şüpheye düşmeyin.

Kendimi ne yaşadım ben diye sorguladığım bir süreçte karşıma çıktınız.  Her şey için çok teşekkür ederim.

Yorumlar

  1. kurtulduğunuza sevinin. bilmiyorum hukuki süreç nasıl işler ama keşke yaşadığınız tecavüzler için manevi tazminat davası açabilseniz. belki de ona bulaşmamak en iyisidir hazır hayatınızdan çıkarmışken. geçmiş olsun inşallah bundan sonra herşey gönlünüzce olur. çocuklarınızı güzelce yetiştirirsiniz. ben de 5 yıl evli kaldım ve boşandım. 2 kızım var şimdi onlar için en iyisi olsun diye uğraşıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence o konularda hiç dava açılmamalı mahkeme salonunda o kadar iğrenç konuşuyorlar ki narsistler yerin dibine giriyor kadın.. En iyisi kurtulduktan sonra Allah a havale edip bırakmak.

      Sil
  2. Adeta benim 23 yilimi ozetlemissiniz. O kadar dertliyim ki. Admin size ulasmami saglayabilir mi acaba? Yazissak dertlerimizi paylassak belki azalir diye.

    YanıtlaSil
  3. Sana koca getireyim diyen bir adamdan islamda nikah düşüyor ve otomatikmen kadın boş oluyor. Siz nikahsız yaşamışsınız bu bir. İkincisi sizi bu sözü söyleyen adamı terk etmediniz Allah da beterini çektirdi. Yani bu kadar rezilliği çektikten sonra bitirsen ne olur. Bi yerden sonra iş aptallığa dönüşüyor.. Yani bir hata iki hata tamam daha iş zıvanadan çıkmış Adamda din yok iman yok, utanma yok korku yok vicdan yok.. Her rezilliği yap sonra ağla karıcım beni affet sen de affet affet başa sar... Ne oluyor biliyor musunuz Bi noktadan sonra, narsistle beraber olanın kendi ruh dengesi de gidiyor. Artık siz de anormal davranıyorsunu. İş oraya gelmeden bitireceksiniz...merak etmeyin Allah rızka kefil. Yiyecek lokmanız yaşayacak gününüz varsa yaşıyorsunuz. Allah a güvenin, dua edin. Yeter

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popular Posts

Narsist Geri Döner Mi?

Narsist Mağdurlarının Hikayeleri

Narsistle Mücadele Edenlere Kitap Önerilerim