3 şehir arasında heba olan 1 yıl

Selam, 35 yaşında bir ticaret erbabıyım. Diğer hikayelerden farklı olarak eğer bir narsisti sürekli alttan alıp uyum sağlamaya çalışırsanız ne hale gelebileceğinizi anlatmaya çalışacağım.

Gezginlerin takıldığı bir web sitesinde benden 3 yaş küçük biriyle tanışmıştım. Kendisi Ankara'da, ailesi ise Adana'da yaşıyor ve bulunduğum şehre dönemsel olarak tatile geliyorlar. Anne baba öğretmen, kendisi de devlet memuru. Ortalama 1.65 boyu var, beyaz tenli yeşil gözlü bakır sarı karışımı saç ve scarlett johansson’u andıran kemik yapısına sahip güzel alımlı bir kadın.

İlk tanıştığımızda ona çevredeki turistik yerleri gezdirdim, toplamda geçirdiğimiz 3 saatte bir kelime bile konuşmadı ama resimlerde yüzü gülüyordu. Bir hafta sonra tekrar aradım, Ankara'ya geri dönmüş fakat yeniden geldiğinde görüşebileceğimizi söyledi. O gün gelip çattığında onu alıp hızlı bir biçimde 350 km uzakta turistik bir ören yerine götürdüm. Giderken konuşmamıştı, akşam yemeğin yanındaki biranın arkasından dili çözüldü ve saçma sapan uzaydan marstan falan konuşmaya başladık. Evine bıraktığımda beni Antalya'da tatile davet etti.

Sonraki hafta işimi gücümü bırakıp onun için Antalya'ya gittim, o da Ankara'dan otobüsle geldi ve buluşup yola devam ettik ama malum sorun devam ediyor, halen konuşmuyordu. İlk durağımız olan Olympos’a vardığımız ilk akşam “evet geldik şimdi kopup alemlere akacağım” gibi bir cümle kurdu. Kendi davetiyle buraya kadar beraber gelip orada ayrı gayrı hareket edeceğimizi bilsem hiç yola çıkmazdım. Moralim bozuldu haliyle, orada küçük bir tartışma yaşandı ve çadırı bırakıp o akşam araçta uyudum.

Ertesi gün planım onu otogara bırakıp evime dönmekti ama belki yanlış anlamışımdır diyerek özür diledim. Sonra beraber Kaş’a doğru hareket etmeye karar verdik ve orada bana çok sıcak davranmaya başladı. Çevreyi keşfederken elimi tutuyor, yolda yürürken elimi tutup omzuna götürüyor, yere oturduğumuzda gelip başını dizime yaslıyordu. Son gün evlerimize dönmeden önce tekrar bir denize girdik, yaklaşık 1km yüzüp karşıdaki yakada bir kayanın üzerine çıktık. O yorgunluktan sonra nefes nefese kalmıştık ki güzelliğine de dayanamayıp dudaklarına bir öpücük kondurdum. Her şey bu şekilde başladı.

O andan itibaren sevgili moduna girip her hafta sonu bir yerlere kaçmaya başladık, ikimizin farklı şehirlerde olduğunu da hatırlatmak isterim. Çok güzel zamanlardı.

4. ayımızda narsist ilk semptomunu gösterdi. Beraber kalkıp Fethiye kelebek vadisine gittik, romantizmin doruklarına çıkmıştık. Ertesi gün denizde çok şiddetli bir yağmur başladı, hızlıca sahildeki bara koştuk daha gelir gelmez önceden tanıdığını söylediği bir adamın kollarına kendini attı ve dans etmeye başladılar. Yağmurun altında ikisinin de vücudu ıslandı ve ortada çok samimi kışkırtıcı figürler oluşmaya başladı ki bakamadım artık, boğazıma bir şey düğümlendi. Bir hata yaptığını anlamış olacak ki hemen arkasından bu durumun üzerini cinsellikle örttü.

Ertesi gün kahvaltıda bir menemen sipariş etti, şef bunu soğanlı yapmış oradaki çalışanla ciddi bir münakaşaya girdiler. Durumu düzeltmek adına “ben bunu yerim siz hanımefendiye yenisini yapın” dedim. Oklar bir anda bana döndü. “kendi hatasını düzeltecek, almayacaksın yemeyeceksin” dendi.

Bu hengame arasında ayakkabıları çalındı, elimden geldiğince moralim bozuk olduğu halde teselli etmeye çalıştım ama yeniden bir sessizlik hüküm sürmeye devam etti. En son "beni otogara bırak" dedi ve dediğini yaptım. Ama bıraktıktan sonra içim elvermedi 30 dakika sonra peşinden koşup özür diledim.

Kırılma noktası buydu, o andan itibaren aynı döngü 8 ay sürdü. Küs-barış, terket-geri gel, araçtan in / geri bin hatta bir seyahatine çıktığımızda pasaportlarımız onun çantasında olduğu halde aynı gerginlikler yaşandı.

O dönem bu bloğu keşfettim, belirtilen semptomlar aynı, tavırlar çocuk gibi ve ben burada yazılan tavsiyelerin tamamen zıddını yapmıştım. En son pandemi süreciyle seyahatimizin birini iptal ettik ve evlerimize döndük. Azılı bir narsist olarak zaten sürekli yaptığı hareketlerden biri olan 5 dakika bile geç gelsem sanki ailesini katletmişim gibi tepki veriyor ve özür bekliyordu. Elimde olmayan nedenlerden dolayı bunu yapmadığın zamanda avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Burada bir şehirden başka bir şehire gidiyor olduğumu da belirtmek isterim.

Süreç içinde her defasında özür diledim, her küslük olduğunda çiçeği çikolatayı alıp kapısına koştum, ihtiyaçlarına uygun hediyeler aldım, ona romantik filmlerden çıkma kreatif serenatlar hazırladım, yeteneklerim çerçevesinde onun için müzikler görsel tasarımlar yaptım. Avrupa'da bir ülkedeki kalede evlilik teklifi hayalinden bahsetmişti, beraber gittik ve onu gerçekleştirdim. Herhangi bir evet yada hayır cevabı gelmedi ama sanki evet demiş gibi bulunduğu şehirdeki işini bırakıp buraya yerleşmesi için elimden geleni yaptım, ilgili insanları bulup meclise kadar çıktım ama sonuç vermedi. Bu arada maddi olarak tükenmeye başladım çünkü yaklaşık bir senedir doğru düzgün işe gitmiyordum ve birikimim de erimeye başlamıştı.

Artık son sevgililer gününde param bitti. Kredi çekerek istediği tektaş yüzüğü aldım, memleketin pahalı ve müzik & dekor gibi konularda katı olan mekanlarından birini kesenin ağzını açarak evlilik teklifi için hazırladım. Mumlar yandı, genelde caz & lounge türü çalan bir mekanda bizim parçamız çalmaya başladı ve ben teklifimi yaptım. Kabul etmedi. Sessiz bir şekilde eve döndük. Bu ikinci kırılma noktasıydı.

Pandemi sürecinde ekonomik, psikolojik ve ailesel sorunlar yaşamaya başladım. Malum virüs olayından dolayı elimi tutmayı bırak 1 metre yakınıma bile gelmiyordu. Bende sülfür ve kükürdü karıştırarak kara barut yaptım ve evinin önüne gidip dev bir yanan kalp çizdim. Fakat onun takıldığı yer benim yine geç kalmamdı. Bu olaydan sonra eve gittim onu hayatımdan silmeye çalıştım, telefonunu silip sosyal medyadan engelledim, beraber tüm resimlerimizi uçurdum, eşyalarını çöpe attım.

Buna anca 3 gün dayanabildim, geri gidip kapısını çaldım. Yeniden ayaklarına kapanacağımdan o kadar emindi ki düzeltmek için en ufak bir çaba sarf etmedi. Bunun üzerini örttük, düzeltmek içinde tüm sosyal medya hesaplarımı kapadım, karşı cinsten tüm arkadaşlarımı sildim, profil resmi gerektiren her yerde onla beraber resimlerimizi kullandım. Pandemi süreci geçti ve yeniden hayata başlamak üzere Ankara’ya, onun evine doğru yola çıktık. Vardığımızda onu sevdiğimi onunla beraber yaşamak istediğimi söyledim, sokağa çıkma yasaklarının olduğu 50 günlük dönemde beraber eve kapanıp evli gibi yaşamaya başladık. O dönemde oluşan çirkin maddi muhabbetlere değinmek istemiyorum ama SGK dökümüme, şirketimin yıllık mizanına, mobil uygulamadan hesapta kalan bakiyeye kadar sordu.

Bu sefer çok küçük sebeplerden tartışma çıkmaya başladı, neden aldığım mantarı istediği şekilde dezenfekte etmedim, o telefonda konuşurken ve bende başka odadayken benim telefonum neden kendiliğinden çaldı, kendi yine telefonda konuşurken benim istikametimde olan bir sokak köpeği neden havlamaya başladı gibi. Yemin ederim abartmıyorum. Sosyal mobbing denen bir şey var, ben ayrılmayayım kendi gitsin diyor sandım ve giderken ilişkiyi düzgün bir şekilde bitirmek istedim. Yine de o istemedi, güzel ayrıldık.

En son ayrılırken birbirimize söz verdik, uzun bir süre görüşemeyeceğiz ama nihai sonda şartlar olgunlaştıktan sonra evleneceğiz denildi, bu telefonlaşma sürecinde aynı güven kırıcı hareketler devam etti.
Süreç içinde artık bir hobim yok, kendimi işime veremiyor ve akşamları yapayalnız dört duvar arasında tavana bakıyordum çünkü onu aradığımda zaten youtube’tan izlediği dizi daha önemliydi konuşsak bile cevaplar evet/hayırdan öteye gitmiyordu.

Önce manevi bitkinlik oluştu, param bitti, yaşam enerjim tükendi, üniversite yıllarındaki çekingenliğim geri gelmişti. Açıp porno izleyemeyecek kadar libidomu kaybettim. Bir arkadaşım, hobim, takip ettiğim bir dizi yada rutin olarak yapabileceğim bir etkinlik kalmamıştı. İyice robota döndüm, hayatın amacını sorgulamaya başladım ve o hayatı bitirmeye meyil ettim. Her şeyi ayarlayıp hayata veda edeceğim akşam mucizevi bir şekilde çok fazla yazmayan ve ayda yılda bir görüştüğüm insanlardan üst üste değerli olduğumu hissettiren anlık mesajlar geldi ki içinde olduğum durumdan en ufak bir haberlerinin olması bile imkansızdı.

Aynı hafta sonunda ailesiyle buraya geldi, sanki 3 gün önce şakağına tabancayı dayayan ben değilmişim gibi yine bir bukle çiçek ve hazırladığım küçük jestlerle yanına gittim. Bu mesafenin de 1 saatlik yol olduğunu belirtmek isterim. Ertesi gün Adana'da bir işi olduğunu söyledi, bende alıp kendisini götürmeyi teklif ettim. Bu iş yine kadro nakliyle ilgili bir durumdu, beraber yaşayabilmemiz için bir adım ve bundan haberim yok idi. Bir seneyi doldurduk ve 2 ay evli gibi yaşamıştık, artık aramızda böyle bir şeyin teklifi bile olmaz, o benim görevim diye düşünmüştüm.

Ertesi gün uyanamadığını ve biraz geç gelmemi söyledi, 10 dakika geç çıkıp çamaşırlarımı astım. Yine de belki geç kalmam sorun olur diyerek 1 saatlik yolu 180 km/s ile gittim ve radara yakalandım. Onun gerginliği zaten üzerimdeyken yine geç kaldığım için tüm yol boyunca konuşmadı, yemek yerken yüzüme bile bakmadı.

Nakil konusunu halledip binadan çıkar çıkmaz rapor verir gibi ailesini aradığında konunun benim yanıma yerleşme değil de ailesinin yanına dönme olduğunu anladım ve sessizliğimi korudum.

Artık en son özür dilemeyeceğimi söylediğimde çılgına döndü ve yeniden sinir krizine girdi. Kendi isteğiyle otobanın ortasında indirmek zorunda kaldım, içim elvermedi yine geri alıp evine kadar götürdüm. Küs barış döngüsünün tekrarlanmaması adına telefonunu ve whatsapp’ı engelledim, oda sırf egosunu tatmin etmek için karşı atak olarak aylardır kullanmadığım facebook’tan beni sildi.

O gün çok zor geçti, ertesi gün yine de geçen bir yılın hatırına düzgün bitirmek istedim ve kapısına gittim, bunu da sanki barışmaya geldim ve ayağına kapanıyormuşum gibi algıladı ve elindeki tüm argümanları üzerime yağdırmaya başladı. Kafamda zaten bitirdiğim için kendisini denemek istedim ve elime yüklü miktarda bir para geçtiğini söyledim. Ertesi gün buluştuğumuzda son bir senede canımı yakan tüm konuları tek tek anlattım, her cümlede iyice sinirlendi ama ne hikmetse bu sefer kendini dizginleyebildi. En son ilk günkü gibi sarılıp öpüşerek ayrıldık, aklımda halen bir “belki” vardı ama orada mobil uygulamayı açıp dünkü bahsettiğim meblağı göstermemi isteyince narsist olduğuna dair bir şüphem kalmadı.

Narsist olduğunu kendisine dile getirdiğimde durumu kesinlikle inkar etti ve bana saldırdı. Kolumda tırnak izleri ve gömleğimde yırtıklar vardı. Sonrasında sakinleşti ve bir yerde oturup çay içtik. Otururken bir anda telefonumu kelimenin tam anlamıyla çalıp resimlere baktı ve bağırarak ortamdan uzaklaştı. Ben aracıma doğru yöneldim. O esnada gidip marketten yumurta almış aracıma doğru fırlatmaya hazırlanıyordu. Elini tutunca "polis" diye bağırmaya başladı ve beni savcılığa vereceğini söyledi. 

Bu olaydan sonra iyice içim soğudu kendisinden. Son olarak kendisinin insanları hor gören, faydacı, narsist bir kişiliği olduğunu, ne ölüme ne de dirime bundan sonra gelmemesini istediğimi belirten bir mesaj gönderdim. Bu mesajıma cevap vermedi. Ertesi gün hiç bir şey olmamış gibi "gel, göktaşı yağmurunu izleyelim" diye mesaj attı. Ben tepki vermeyince bu mesajın ardından defalarca aradı. Sonunda da "Seninle uğraşacak zamanım yok beni bir daha arama" yazıp beni her yerden engelledi.

Ben daha önce hiç böyle kötü bir insan tanımamıştım. Tüm bu olay benim için bir travma oldu. Ancak aynı zamanda yeni bir doğum gibi bana kişiliğimi keşfettirdi. Hani o sıcak sessiz su torbasından çıkıp dış dünyaya ağlayarak gelirsiniz ya. İzole bir yaşamdan dış dünyanın pisliğine bulaşmak bende böyle bir etki uyandırdı diyebilirim.


Narsist yeni yürümeye başlamış bir çocuk gibidir, onu her bakkala götürdüğünüzde dondurma alırsanız bi sonraki almadığınız anda kıyameti koparır.

Narsistle oyun olmaz, insanın hayatını karartabilir, öldürebilir hatta daha kötüsü başkasını öldürtebilir. Eğer belirtiler uyuyorsa topuklarınıza vura vura kaçın.

Narsist’le vakit kaybetmeyin, beynindeki sinir ağları sıradan insanlardan farklı geliştiği için yaptığınız tüm fedakarlıklar onun gözünde bir hiçtir.

Narsist’i sadece sevin, başka bir şey beklemeyin.

Bonus: Narsistin ava çıktığı yerler
  • İnternetteki herhangi bir sosyal platform. çünkü günlük hayatta insanlar kendisini tanır, durumunu bilir ve ona göre davranır.
  • Genelde bekarların takıldığı üçüncü sınıf tur şirketlerinin düzenlediği organizasyonlar.
  • Yurtdışı, çünkü arada zaten dil bariyeri olduğu için insanlar daha kolay anlaşıp kaynaşır.
  • Antremandan çıkıp terli terli sigara içenlerin gözlemlendiği markalaşmış spor salonları. 
  • İnsana herhangi anlamda bir şey katmayan hobi atölyeleri.

Yorumlar

  1. Çok çok geçmiş olsun çok zor bir durum aynı iniş çıkışı bende yaşıyorum ve kendimi bu sayfada buldum umarım herşey güzel olur hepimiz için ...

    YanıtlaSil
  2. Sonunda daha güçlü bir insan haline geliyorsunuz,hayat kaliteniz hayal bile edemeyeceğiniz sekilde artıyor.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popular Posts

Narsist Geri Döner Mi?

Narsist Mağdurlarının Hikayeleri

Narsist Kadının Özellikleri